Kalbimizde İz Bırakanlar
Hazırlayan: Akhenaton
1. Bölüm
Filistin'in cesur kızı Ahed el Temimi'den mazlumların altın saçlı kızı: Rachel Corrie'ye, hidayetin çağrısına kulak veren ve Avrupa'da Müslüman hanımların sesi olan Animah Asilmi'den Dr. Muhammed Mashali'ye, çocukları zulme karşı neden yer almadın diye sorduklarında anlatabilecek bir şeyi olsun diye israil'e taş atan akademisyen Prof. Dr. Edward Said'den "Yeryüzünde gezen bir melek" diye adlandırılan Muhammed Bzeek'e, kalbimizde iz bırakanlar... Selam, üzerlerine olsun...

Filistin'in cesur kızı olarak tanınan Ahed el Temimi, küçük yaşlardan itibaren İsrail askerlerinin belalısı olarak ün saldı.
Ahed Tamimi
Ahed Tamimi ya da ‘Ahad at-Tamīmī (Arapça: عهد التميمي), Filistinli aktivist.
31 Ocak 2001 yılında Filistin’in işgal atındaki Batı Şerife bölgesinde bulunan
Ramallah kentine bağlı Nabi Salah köyünde doğdu. Mohammed ve Wa’ed isimli iki
kardeşi olan Ahed’in annesi Nariman et-Tamimi, babası ise Bassem et-Tamimi. Batı
Şeria’da yaşayan ve Filistin Kurtuluş Örgütü taraftarı bir ailede büyümüştür.
Ahed Tamimi, ilk olarak 2012 yılında henüz 11 yaşındayken bir İsrail askerini
yumruk atmayla tehdit etmeye çalışmasıyla basına yansıdı. Aynı yıl Türkiye’de
Başakşehir Belediyesi tarafından “Hanzala Cesaret Ödülü”ne layık görüldü
Küçük yaşından itibaren eylemlerde aktif rol almasıyla bilinen Tamimi,
2015’te Nabi Salih köyünde Yahudi yerleşimlerine karşı yapılan gösteride taş
atan, o sırada 12 yaşında olan kardeşi Muhammed Tamimi’yi kıskaca alan İsrail
askerlerinin elinden tekme ve yumrukların yanı sıra ısırma gibi yöntemlere de
başvurarak kurtarmasıyla tüm dünyada tanındı. 15 Aralık 2017’de ise ABD Başkanı
Donald Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması sonrasında çıkan
protestolarda silahlı iki İsrail askerine bağırırken, vururken ve tekme atarken
görüntülenen kadınlar arasında yer aldı.
19 Aralık 2017’de gözaltına alındı ve gözaltı süresi 6 kez uzatıldı.
Kendisine 12 farklı suç yönetilen Tamimi, yaklaşık 3 ay sonra İsrail’deki bir
askeri mahkemede yargılandı ve 8 ay hapis cezası aldı. Uluslararası Af Örgütü
kendisinin serbest bırakılması çağrısı yaparken, Amerikalı siyahilerin sembol
ismi Rosa Parks’a da benzetildi.
4 Nisan 2018’de Tamimi’yi sorgulayan iki İsrailli görevlinin taciz ve
tehditlerine uğradığı video yayımlandı. Tamimi bu kişiler hakkında dava açtı.
Anne ve baba tarafından Şapsığ çerkeslerinden olan Ahed Tamimi İsrail
askerlerinin korktuğu belalısı olarak bir yandan büyürken diğer yandan İsrail
yönetimince sürekli göz hapsinde takip ediliyor.

Avrupa’daki Müslüman hanımların sesi: Aminah Asilmi (eski adı: Janice Huff).
Aminah Asilmi
1975 yılında Oklahoma City’de genç bir bayan üniversitenin tiyatro bölümüne
kaydoldu. Ancak sınıfın çoğunluğu, onun algılarında olumsuz bir prototip olan
Arap öğrencilerden oluşmaktaydı. Genç kadın, bu kişilerle aynı ortamda bulunmaya
tahammül edemiyordu; ancak eşi, “Belki tanrı Hıristiyanlığı anlatman için seni
oraya yerleştirdi.” deyince fikrini değiştirdi ve buradaki kişilere
Hıristiyanlığı anlatmaya karar verdi.
Aminah, burada Arapları Hıristiyanlaştırmak için büyük gayret sarf etti; ancak
hiçbir şekilde muvaffak olamadı. “Neden başaramadım?” diye kendine sordu ve
kendince bir çözüm bulmaya çalıştı. Sonra İslam’ı araştırmaya ve bu insanlara
buradan ulaşmaya karar verdi. “Onların kutsal kitaplarını okuyayım, kendi
değerlerimi daha rahat savunabilirim.” diye düşündü ve Kuran-ı Kerîm’i okumaya
başladı. Fakat okudukça çevresinden ayrılmaya ve eskiden yakınlık duyduğu
ortamlardan uzaklaşmaya başladı. Çünkü Kuran-ı Kerîm’de kendini bulmuştu ve hiç
tereddüt etmeden teslimiyet gösterdi. Aminah, Hıristiyanlığı yaymak için
katıldığı ortamda Kurân’la tanıştı ve Müslüman oldu. Dünyaya yeni gelmiş bir
bebek gibiydi. Hayatında yer alan her şeyi sil baştan değiştirmeye karar verdi.
Sonra Kurân’la tazelenen yaşamına kaldığı yerden devam etti.
Aminah’ın İslam’a tabi olması, ailesisi tarafından tepki ile karşılansı. Babası
tarafından ağır baskılara maruz kaldı. Akıl hastanesine yatırılmak istendi,
hatta ölümle tehdit edildi. Eşi, kendisi ile yollarını ayırmaya, boşanmaya karar
verdi. Yakınları ise Aminah iletişimi kestiler. Ancak Aminah, dua ile Allah’a
sığındı, bedeli ne olursa olsun Kurân ve sünnet ekseninde yaşamaya karar verdi.
İyi şeylerin bedeli hep ağırdır, hakka tabi olan şahsiyetler bu bedeli ödemekten
kaçınmamışlardır. Vahyin ışığında hayata yeniden başlayan Aminah da iman etmenin
bedelini ağır ödemiştir. Fakat yılmadan mücadeleye devam etmiş ve bu
gayretlerinin sonucunda anneannesi ve annesi de İslam’a tabi olup destekçisi
olmuşlardır.
Aminah, çalışmalarını kurmuş olduğu “Müslüman Hanımlar Birliği” çatısı altında
sürdürmüş ve dünyanın dört bir yanındaki Müslüman hanımlara ulaşarak İslam’ı
yaymaya çalışmıştır. Onlara misyonlarını, vahyin yüklediği sorumluluğu
hatırlatmıştır. Ömrünü İslam’a adayan mücahide kadın Aminah, elim bir kaza
sonucunda hayata veda etmiştir.

Edward Said'i İsrail'e taş atarken gösteren 3 Temmuz 2000 tarihli bu
fotoğraf, ciddi bir gürültü koparmıştı.
Prof. Dr. Edward Said
Tam adıyla Edward Wadie Said (Arapça: إدوارد وديع سعيد), akademisyen ve aktivist. 1 Kasım 1935’te
Kudüs’te dünyaya geldi. Babası Vedi İbrahim, Birinci Dünya Savaşı’ndan önce
gittiği ABD’den zengin bir iş adamı olarak dönmüş bir Hıristiyan’dı. Annesi
Hilda da Filistin’in Nâsıra bölgesi Hıristiyanlarındandı. Doğduğu yıllarda
Filistin İngiltere yönetimi altındaydı. 12 yaşına kadar Kahire ve Kudüs arasında
gidip geldi ve 1947’de Anglikan St. George Akademisine kabul edildi. 1948
Arap-İsrail Savaşı sırasında aile mülteci konumuna düşüp Mısır’a gitti.
1967 yılındaki Arap-İsrail Savaşı ile çakışan üniversitedeki politik
hareketlilik ve Vietnam Savaşı sırasında politikleşti ve aktivist olarak
görülmeye başladı. Filistin milliyetçiliği hareketine katıldı. 70’lerin
sonlarında mısır Devlet Başkanı Enver Sedat ve FKÖ lideri Yaser Arafat
tarafından barış görüşmelerine Filistin temsilcisi olarak atandı. Sürgünde
Filistin Parlamentosunda 14 yıl görev yaptı. Oslo Görüşmeleri’nde Yaser Arafat’ı
aşırı teslimiyetçi bir politika izlemekle eleştiren Said, 1991’de, yaklaşık 15
yıldır görev yaptığı Filistin Ulusal Konseyi’nden istifa etti.
Arab Studies Quarterly’de editörlük yaptı. New York’taki Dış İlişkiler
Konseyi, Amerikan Sanatlar Akademisi ve PEN yönetim kurulu üyeliklerini yürüttü.
1976’da Harvard Üniversitesi Bowdoin Ödülü’nü, 1994’te de Lionel Trilling
Ödülü’nü aldı.
İngilizce ve Arapça dışında Fransızcayı da iyi bilen Said, Londra’da yayınlanan
The Guardian, Fransa’da yayınlanan Le Monde Diplomatique ve Arapça yayınlanan
günlük Al-Hayat gazetelerine düzenli olarak yazılar yazdı.
Karşılaştırmalı edebiyat profesörü ve aktivist, teorisyen olan Said
“Orientalism” (Oryantalizm) adlı kitabıyla ünlendi. Orientalism’de Doğu’nun Batı
tarafından (ve Batıda) temsili konusunu, dönemin ünlü şarkiyatçı yazarlarının
metinlerini kaynak olarak kullanıp analiz edip yorumladı. Kitap 1978’de
yayınlanmıştı.
Lübnan-İsrail sınırında 3 Temmuz 2000’de çekilen üstteki fotoğraf, çok kısa
bir zaman içinde hem siyasetin hem de akademinin gündemine girmişti. Fotoğraf,
güneş gözlüğü ve kasket takmış bir adamı, taş atarken gösteriyordu. Bu haliyle,
karede dikkat çekici herhangi bir şey yoktu. Ancak fotoğrafı çekilen kişinin
dünyaca ünlü Filistin asıllı akademisyen Prof. Dr. Edward Said oluşu, görüntüyü
tartışmaların göbeğine oturtuyordu.
Said’in o sırada görev yaptığı New York’taki Columbia Üniversitesi’nden
Yahudi öğrenciler ayaklandılar. Haftalar süren polemikler, Edward Said’in
görevden alınmasına yönelik talepleri bile beraberinde getirdi. Üniversite
yönetimi ise, “Öğretim görevlileri, fikirlerini ifade ettikleri için
cezalandırılamaz” diyerek, Edward Said’in bu eylemini “fikir özgürlüğü”
bağlamında değerlendirdi.
Fotoğrafın yayınlanmasının ardından Edward Said, çeşitli platformlarda
eleştirilmiş ve bu gelişmeler üzerine o fotoğrafa yönelik şu açıklamaları
yapmıştı:
Dokuz kişiydik. Oğlum ve nişanlısı, kızım ve arkadaşı, ben ve birkaç kişi
daha ve Lübnan direnişinde yer almış bir rehber. Önce Khiam zindanlarına gittik.
Burası, bizim üzerimizde çok güçlü bir etki yarattı. Hayatımda pek çok rahatsız
edici görüntüye tanık oldum ama bu, muhtemelen en kötüsüydü. Tecrit hücreleri,
işkence odaları... İşkence aletleri, kullandıkları elektrikli sondalar hâlâ
oradaydı. Her yere insan dışkısı ve işkencenin kokusu sinmişti. Sözcükler,
dehşeti anlatmakta yetersiz kalır; o kadar ki kızım, orada hıçkırarak ağlamaya
başladı.
Ardından doğru sınıra, Bab el Fatma, yani “Fatma’nın Kapısı” olarak
adlandırılan, yüzlerce turistin dikenli tel yığınlarıyla yüz yüze kaldıkları
yere gittik. 200 metre aşağıda yine dikenli tellerle çevrili bir gözetleme
kulesi vardı. Tahminen kulenin içerisinde İsrailli askerler bulunuyordu ama
onları görmedim. Oldukça uzaktı.
Tüm bu olan bitenler arasında benim en fazla teessüf ettiğim, durumun komik
tarafının anlaşılmaması. Varsayım şu: Ben birilerine taş atmışım. Ama orada
kimse yoktu. Ve aslında benim oğlum ve oradaki gençlerden bazıları taşı kim
uzağa atacak diye yarışıyorlardı. Benim oğlum görece daha iri yarı olduğundan
-kendisi beyzbol oynayan bir Amerikalıdır- taşı en uzağa o fırlattı. Sonra kızım
bana ’Baba sen Waida kadar uzağa atabilir misin?’ diye sorunca tabii o bildik
türden ödipal rekabeti canlandırdı. Sonra bir taş aldım ve fırlattım.
Edward Said’e yine bu fotoğrafla ilgili düşüncesi sorulduğunda, “Çocuklarım
bana zulmün niçin karşısında yer almadın dediğinde verebilecek bir cevabım olsun
istedim” demişti.
Uzun yıllar lösemi hastalığıyla mücadele eden Said, 25 Eylül 2003’te New
York’ta 67 yaşında hayata veda etti. Cenazesi Lübnan’a getirilerek, Beyrut’un
kuzeybatısındaki Brummana’da bulunan Protestan mezarlığına defnedildi.

Yeryüzünde gezen bir melek: Muhammed Bzeek.
Muhammed Bzeek
Muhammed Bzeek, Amerikalıların ona verdiği ismiyle “Yeryüzünde Gezen Bir Melek”. 1954 yaşında
Libya’da doğdu. 1978 yılında üniversite eğitimi için Libya’dan ABD’ye göç etti.
1989 yılında çalışmak için gittiği bu şehirde Amerikalı Dawn ve onun aile
geleneği olan “koruyucu aile” kavramı ile tanıştı. Ölümcül hasta çocuklara
koruyucu annelik yapan Dawn’la evlendiler ve bu evlilik, onlarca hayata dokundu.
Evlatlık aldığı 80 çocuğun 10’unu kaybetti. Muhammed Bzeek, Şikago’da elektronik
mühendisliği üzerine eğitim aldı ve Los Angeles’ta çalışmaya başladı. O ve eşi
Dawn Bzeek, 1995’te sadece ölüm döşeğindeki çocukları evlat edinmeye karar
verdiler. O tarihten itibaren evlerinin kapılarını hastanelerde, soğuk odalarda
ölümü bekleyen onlarca çocuğa açtılar. Ölümcül hastalığı olan çocuklar için tek
koruyucu ebeveyn olduğu için yerel bir kahraman haline geldi. 2015 yılında eşi
Dawn Bzeek, hayatını kaybetti,. Fakat o, eşi öldükten sonra da kimsesiz
çocuklara bakmaya devam etti.

Dr. Muhammed Mashali.
Dr. Muhammed Mashali
Dr. Muhammed Mashali, Mısırlı Tıp Doktoru. “Fakirlerin Doktoru” lakabıyla ün
yaptı. Daha çok yoksulları etkileyen endemik hastalıklar, bilharzia (şistozomiyaz)
ve solucan hastalıkları konusunda uzmanlaştı. Yaşadığı bölge Tanta’da yoksul
insanlara verdiği sağlık hizmetleriyle ünlendi. Hastalarından muayene (check-up)
ücreti olarak 10 Mısır Lirası (yaklaşık 1$) alıyordu. Bazen ücretinden feragat
eder, hastasının ilaçlarını kendisi satın alırdı. Eşi, avukattı ve zengindi.
çocukları rahat bir yaşam sürüyordu. O, yoksulluğu ve yoksulları seçti. Bir
röportajında;
“İnsanlar fakir. Ben de fakir büyüdüm. Babam ölmeden önce fakirlere bakmam
gerektiğini söylemişti. Lüks arabaya, pahalı takım elbiseye ihtiyacım yok. Küçük
şeylerden mutlu olmayı seviyorum. Bana bir falafel sandviçi yeterli.”
diyordu. Deutsche Welle ile yaptığı röportajda ise,
“Tıp ticarî bir meslekten çok, insanî bir meslektir. Lüks bir konut ya da
araba almak için Tıp’a giriyorsanız, Tıp okumayın. Borsaya ya da uluslararası
ticarete girin.”
önerisinde bulunmuştu.

Mazlumların altın saçlı kızı: Rachel Corrie.
Rachel Corrie
1979’da ABD’nin Washington şehrinde dünyaya geldi. Uluslararası Dayanışma
Örgütü gönüllüsü bir insan hakları aktivisti olan Rachel Corrie, zulme uğrayan
Filistinlilerin sesi olmak için Filistin’e gitti. Filistin’deki Gazze Şeridi’nin
güneyindeki Refah kentinde, 16 Mart 2003’te Filistinlilerin evlerinin
yıkılmasını engellemek istedi. Elinde megafonla buldozerin karşısına dikilen
Corrie, İsrail askerleri tarafından zırhlı buldozerle ezilerek katledildi.
Corrie’nin ailesi İsrail’e dava açsa da İsrail Yüksek Mahkemesi bu davayı
reddetti. Adı Filistin’de pek çok okul, hastane ve yeni doğmuş çocuğa verildi.
Anısına birçok film, tiyatro yapıldı ve kitaplar yazıldı. Rachel Corrie’nin
Filistin’den ailesine yazılan mektuplar derlenerek “Bırakın Tek Başıma
Direneyim” adıyla kitap olarak yayımlandı.
İnsan haklarının yılmaz savunucusu Rachel Corrie, 10 yaşındayken ilkokulu
mezunlar töreninde yaptığı bir konuşmada nasıl bir hayat yaşayacağını ortaya
koymuştu. Rachel Corrie şu ifadeleri kullanmıştı:
“Diğer çocuklar için buradayım.
Buradayım çünkü umursuyorum.
Buradayım çünkü dünyanın dört bir yanında çocuklar acı çekiyor ve her gün 40.000
kişi açlık nedeniyle hayatını kaybediyor.
Buradayım çünkü bu ölen insanların çoğu çocuk!
Yoksulların hemen yanımızda olduğunun farkına varmalıyız, onları görmezden
geldiğimizin...
Bu ölümlerin önlenebilir olduğunu anlamalıyız.
Üçüncü dünya ülkelerindeki insanların da tıpkı bizim gibi düşündüğünü, güldüğünü
ve ağladığını anlamalıyız.
Onların bizim rüyalarımızı, bizim onların rüyalarını gördüğümüzü,
Onların biz, bizim onlar olduğumuzu...
Benim hayalim 2000 yılında açlığı sona erdirmek!
Benim hayalim yoksullara bir şans vermek!
Benim hayalim her gün 40.000 kişinin hayatını kaybetmesini engellemek!
Geleceğe bakar ve orada parlayan ışığı görürsek benim hayalim gerçek olacak.
Açlığı görmezden gelirsek bu ışık sönecek.
Hepimiz birlikte çalışır ve destek verirsek bu ışık büyüyecek ve yarınlar için
umut olacak.”
Bu sayfa hakkında yorum ekle: