Paranormal Olaylar ve İnanışlarda Ayna
Hazırlayan: Akhenaton
İçindekiler
- Tarihten Bugüne Ayna
- Mitolojide Ayna
- Eski Türklerde Ayna
- Dini İnançlarda Ayna
- Ayna Hakkındaki Diğer İnanışlar
- Gece Vakti Aynaya Bakmak
- Troxler Etkisi
- Ayna İle İlgili Anlatılan Paranormal Hikayeler
- Caputo Etkisi
- Paranormal Olaylar ve Aynalar
- Karanlık Ayna
- İyileşme Seanslarında Ayna Kullanmak
- Ayna ve Cinler
- Ayna, Negatif Varlıklar ve Negatif Enerjiler
- Ruhsal Portallar
- Kaynaklar

M.S. 2.-3. yüzyıllarla tarihlenen Roma döneminden kalma bir ayna.
Tarihten Bugüne Ayna
İnsan tarih öncesinden bugüne görüntüler ve yansımalarla ilgilenmiştir. İlk
zamanlar parlak taşlar, su ve metal yüzeylerde kendi yansımalarını seyreden
insanlar, ayna yapımından sonra kendi görüntülerini aynada seyretmeye
başlamışlardır.[1]
İlkel ya da uygar birçok toplumda insan beğenilme duygusunu bu araç sayesinde
doyuma ulaştırmıştır. Özgüven ve heyecan veren bu fenomen, birçok toplumda güç,
şans ve samimiyet aracı olarak ifade bulmuştur. Bu bakımdan ayna, kişinin
kendisini, dostlarını ve çevresini kabullenmesine aracılık etmiştir.[2]
Aynanın uzun bir geçmişi olduğu söylenebilir. Antik Çağlar’dan günümüze bu
fenomen gizemli ve büyüleyici olarak bilinir. Metal ya da camdan yapılan ayna,
tarihsel süreçte yapılış bakımından farklılık gösterse de işlevi açısından her
zaman önemini korumuştur. Onun nasıl ve niçin ortaya çıktığı bilinirse etkisi de
kendiliğinden ortaya çıkar.[3]
Ayna, sözlükte üzerine düşen ışıkları ve şekilleri yansıtan parlak bir nesne
olarak ifade edilir.[4] Bu kelime, Farsça “âyîne“den gelmiştir. İlk önceleri
cilalı demirden yapıldığı için “âyen” (demir) sözcüğüne binaen “ayna”
denilmiştir.[49] Arapçası, akseden görüntü anlamındaki mir’âttır.[5][2]
Aynanın birden fazla özelliği vardır. Nesneleri olduğundan büyük ya da küçük
gösterirler. Cin gibi soyut varlıklarla irtibat kurmada araç olarak da
kullanılırlar. Hastanın ölüm anında nefes alıp almadığın anlamak için ağza ayna
tutulur. Kararmaması için kılıf içerisinde tutulur. Paslanan aynalar, kil ve
külle parlatılır. Nefes tutar, nefesten kararır. Hediye olarak verilir. Papağan
konuşturmasında kullanılır. Pamuğa tutulursa yakar.[6]
Ayna, üzerine düşen görüntüyü olduğu gibi yansıtan bir nesnedir. O, yalan
söylemez. Kendisine ne verilmişse onu aynen iade eder. Güzeli güzel, çirkini
çirkin gösterir. Süslemez, yorum yapmaz. Genellikle gündüz bakılır. Geceleri
bakılmaz. Çünkü ölümle korku arasında bir bağı çağrıştırır. Böylesi birçok
özelliğinden dolayı ayna gizemli ve estetik bir öğe olarak sürekli insanın
gündelik hayatında yer almıştır.
Alman Grimm Kardeşler tarafından yazılan bir halk masalı olan Pamuk Prenses
ve Yedi Cüceler’de kötü kalpli cadı, her gün sihirli aynanın karşısına geçer ve
şu cümleyi tekrar eder: “Ayna, ayna! Söyle bana. Bu dünyanın en güzeli kim, var
mı benden güzeli?” Ayna sen, cevabını verir. Aslında bu doğru cevaptır. Çünkü
henüz Pamuk Prenses yoktur. Fakat Pamuk Prenses büyüyüp güzel bir kız olunca
ayna, cadıya hoşlanmayacağı başka bir doğruyu söyler. Dünyada en güzeli Pamuk
Prenses’tir. Cadı, bu cevaptan hoşlanmaz ve kızı öldürmeye çalışır. Fakat her
masalın sonunda olduğu gibi kötüler kaybeder, iyiler kazanır.
Masaldan anlaşılacağı gibi ayna, olduğu gibi yansıtan bir nesnedir.
Yalansızdır. Kendisine yansıyan kişi nasılsa onu öylece gösterir. Kişinin
kendisini bilmesini, tanımasını ve keşfetmesini sağlayan aynanın bu özelliği,
onu birçok toplumda önemli kılmıştır.
Aynanın tarihine bakıldığında onun ilk olarak bundan sekiz bin yıl önce,
Anadolu’da obsidyenden yapıldığı bilinmektedir. Anadolu’da asırlarca kullanılan
obsidyen, volkanik patlamalar sonucu lavların soğumasıyla oluşan doğal camdır.
Dünyanın en eski aynası, Çatal Höyük’te bulmuştur. Bu ayna, M.Ö. 6000’li yıllara
aittir. Onun özelliği, obsidyenin bir yüzeyinin parlatılarak yapılmasıdır.
Mezopotamya’da ilk ayna M.Ö. 4000’lerde, Mısır’da ise M.Ö. 3000’lerde bakırın
parlatılmasıyla elde edilmiştir. Obsidyen olmayınca bakır, bakır olmayınca ayna
bronzun parlatılmasıyla yapılmıştır. Çinliler, M.Ö. 2000’lerde bronzu parlatarak
aynayı elde etmişlerdir. Bu madenlerin olmadığı zamanlarda da insanlar su dolu
kapları ya da parlatılmış katı taşları ayna olarak kullanmıştır.[2]
Japonya’da yapılan kazılarda, Yayoi Dönemi (M.Ö. 200 - MS 250) ve Kofun
Dönemi (MS 250 - 552) kalma önemli insanların mezarlarından çok sayıda bronz
ayna bulundu. Bu, bize Japonların da aynaların doğaüstü güçleri olduğunu
düşündüklerini gösteriyor. Japonlar, bu tür aynaları festivaller ve şeytan
çıkarma için kullandılar — aynalar gücün bir simgesiydi!
Asya aynalarının mistik çağrışımları, arka kısımlarına kalıplanmış desen ve
yazıtlardan da görülebilir. Bir aynadaki desenlere bakalım ve bu desenlerin
yapıldığı zamanın düşüncesini nasıl yansıttığını görelim. Geometrik Desenli ve
Dört Ruhlu Ayna, Erken Han Hanedanlığı’nın sonundan Geç Han Hanedanlığı’na
(yaklaşık M.Ö. 1. yüzyıldan M.S. 2. yüzyıla kadar) Çin’de çok sayıda yapılan bir
ayna türünün bir örneğidir ve Japon Yayoi Dönemi’ne karşılık gelir. Bu aynaların
çoğu, Kore aracılığıyla Japonya’ya getirilmiştir.

Geometrik Desenli ve Dört Ruhlu Ayna. Bronz, 18,3 cm çapında. Han Hanedanı,
Çin. Kazı alanı bilinmiyor. (Kyoto Ulusal Müzesi)
Üstteki aynadaki desenler, eski Çin inançlarına dayanmaktadır. Eski Çinliler,
dünyanın büyük bir kubbe şeklindeki gökyüzü ile kaplı bir kare olduğunu
düşünüyorlardı. Bu aynadaki tasarımlar, antik Çin’in “Yuvarlak Gökyüzü, Kare
Dünya” dünya görüşünü ve kozmolojisini sembolik olarak ifade ediyor.[7]
M.S. 1300’lerde metal boruların içine eritilmiş camlar konulmuş daha sonra bu
camlar kurşun, kalay, civa ve amalgam gibi maddelerle karıştırılarak önce tümsek
sonra düz aynalar üretilmiştir. İlk düz camdan aynalar 1500’lü yıllarda
İtalya’da Venedik’te yapılmıştır. Alman Kimyacı K. Von Liebig 1835’te gümüş ve
aldehitlerle ilk aynayı yapmıştır. Bugün ise aynalar, camın yüzeyinin alüminyum
veya gümüş vakumlar altında ısıtılıp buharlaştırılmasıyla ve ardından camın
yüzeyinin kaplanmasıyla yapılmaktadır.[2]
Aynalar, özellikle obsidyenden yapılmış olanlar, 16. yüzyıldan itibaren
kehanet aracı olarak sıklıkla kullanılmıştır. Bunun nedeni, aynaların fiziksel
ve ruhsal alem arasındaki perdeyi kaldırdığı inancıdır.[8]
Aynalar uzun zamandır insanlık tarihi boyunca sayısız mit ve hikayenin odak
noktası olmuştur ve hem fantezi hem de bilim kurgu romanlarında güç kazanmaya
devam etmektedir.[9]

Narcissus, suda aksine bakarken.
Mitolojide Ayna
Her kültürde farklı anlamlar yüklenen ayna, Sümerlerin Gılgamış Destanı’nda
kurtarıcılık özelliğiyle ön plana çıkan bir motiftir. Bu destana göre Gılgamış
ölümsüzlük iksirini bulmak için yola çıktığında Gemici Urşanabi’ye rastlar.
Yanlış yolda olduğunu söyleyen Urşanabi, Gılgamış’a ormana geri dönmesini ve
orada yüz yirmi küreği kesip meme şeklinde bir ayna yaparak, kendisine geri
getirmesini ister. Bunun üzerine Gılgamış ormana gider ve Urşanabi’nin dediği
şekilde aynayı yaparak ona verir. Böylece ikisi gemide bu aynayı kullanarak
fırtınalı sularla boğuşurlar.
Gemide kullanılan bu kürekler, meme biçimindeki
aynalar olarak tasvir edilir. Bunlar güçlü kürekler olduğu için geminin suda
yürütülmesinde işlevseldir. Dolayısıyla Sümer mitolojisinde ayna, Gılgamış’ın
doğru yola koyulmasında önemli rol oynayan bir araç olarak betimlenir.[10][2]
Ayna Sümerlerde olduğu gibi Yunanlılarda da değerli bir araçtır. Yunan
mitolojisinde ayna sembolizmi bağlamında üzerinde durulan mitolojik
kahramanlardan biri Narkissos’tur. Bu mitosa göre Narkissos’un uzun ömürlü
olması için kendisini asla görmemesi gerekir. On altı yaşına geldiğinde o kadar
alımlı ve güzel olur ki gören herkes ona âşık olur. Narkissos, bu durum
karşısında kimseye aldırmaz.
Birgün Ekho adında bir peri Narkissos’u görür ve
ona âşık olur. Fakat Ekho, aşkına karşılık bulamaz. Ekho’nun Narkissos’a
seslenişi bir yankı olarak kendisine geri döner. Zamanla Ekho, üzüntüden
zayıflar.
Birgün Narkissos avlanıp yorulduğu için berrak, sessiz ve güzel bir
pınarın kenarına oturur. Sıcaktan bunalan Narkissos, su içmek için pınara
eğilince kendi yansımasını görür ve ona âşık olur. Günlerce pınarın başında
öylece kendisini seyredip durur.
Uzaktan Narkissos’un günden güne eridiğini
gören Ekho, bu duruma çok üzülür. Mitosa göre kehanet gerçekleşir. Böylece
Narkissos suda kendini gördüğü için hayatını kaybeder. Bu durumu görüp
Narkissos’a acıyan periler, onun bedenini yakmak için odun toplamaya gider.
Fakat geri döndüklerinde Narkissos’un vücudunun yerine bir çiçek bulurlar. Onun
bedeni, bugün Nergiz adıyla bilinen Narkissos çiçeğine dönüşmüştür.
Bu mitosta
su, bir ayna işlevini görmüştür. O, Narkissos’un kendini görmesini sağlamıştır.
Fakat bir ayna olarak suyun gösterdiği görüntü, Narkissos’un hayatına mal
olmuştur. Ayna estetiktir fakat içinde ölümcül bir durum barındırmıştır.
Paradoksal bir etkiye sahip olan ayna, Yunan mitolojisinde çift yönlü oluşuyla
önemli bir fenomen olarak mitoslarda kendine yer bulmuştur.[2]
Eski Çin mitolojisinde, canavarların büyüyle uyutuldukları, ancak bir gün
dünyamızla savaşmak için yeniden yükselecekleri “Ayna Krallığı”nın hikayesi
vardır. Gözümüzün köşelerinden aynalarda gördüğümüz tuhaf hareketler, bu sözde
dünyanın uyanışındaki ilk hareketlerdir.[11]
Başka bir Çin inancına göre ise bir ailede ölüm gerçekleştiğinde, evdeki
bütün putların üzeri, cesede ya da tabuta sergilenmeyecek bir biçimde, kırmızı
kâğıtla örtülür ve bütün aynalar kaldırılır, çünkü aynada tabut yansıması gören
kişinin yakın zamanda kendi ailesinden birinin kaybına neden olacağına inanılır.
Kapı girişinin üzerine beyaz bir kumaş örtülür ve ölen kişi erkekse antrenin
soluna, eğer kadınsa, antrenin sağına bir çan yerleştirilir.[12]
Bugün bile bir Çinlinin evini ziyaret ettiğinizde giriş kapısının üstüne
yerleştirilmiş belirgin bir aynaya rastlayabilirsiniz. Bu normal bir ayna değil,
ba-gua aynası ya da sekiz köşeli aynadır. Bu ayna oraya, istenmeyen
ziyaretçileri ve düşünceleri kovmak için yerleştirilmiştir. Aynanın fiziksel
yansıtma özelliği gibi ba-gua aynasının da kötü düşünceleri yansıttığına
inanılır.[13]
Yunan mitolojisinde ayna bağlamında tıpkı Narkissos’ta olduğu gibi bugün Ege
Bölgesi’nde Bodrum’da anlatılan önemli bir mitos vardır. Anlatıya göre Afrodit
ile Hermes’in bir oğlu olur ve ona kendi isimlerini taşıması için Hermafrodit
ismini verirler. O, on beş yaşına gelince yakışıklı ve alımlı bir erkek olur.
Yerinde duramayan bu genç “Salmakis” adı verilen yere gelir. Bugün Bodrum’da
“Bardakçı” diye anılan bu koyda güzel bir kızla karşılaşır.
Bir su perisi olan
Salmakis, burada gün boyu yüzer, uzun saçlarını tarar ve öylece tüm vaktini
geçirir. Salmakis tıpkı Narkissos gibi bu koyun berrak suyunda sürekli
güzelliğine bakar ve kendine hayran kalır. Su, onun için güzelliğini yansıtan
bir ayna işlevini görür.
Salmakis ve Hermafrodit birbirlerini görünce âşık
olurlar. Kavuşmaları için tanrılara dua ederler. Salmakis, Hermafrodit’e sıkıca
sarılınca ikisinin gövdesi tek beden haline dönüşür. Böylece bu beden ne erkek
ne de dişi olur; fakat aynı zamanda o hem erkek hem de dişi olur. Batı’da
Hermafrodit ismine yüklenen bir anlam da buradan gelmektedir. Ayna, bu mitosta
estetiği gösteren işlevsel bir araç olarak ön plana çıkmıştır. Ayrıca
Hermafrodit’i metamorfoza uğratması nedeniyle ayna bu mitosta bir dönüşüm
simgesi olarak da yorumlanabilir.[14][2]
Ayna sembolizminin kullanıldığı diğer bir anlatı ise Yunan Tanrısı Zeus’un
oğlu Dionysos ile ilgilidir. Yunan mitolojisinde Demeter, Zeus’tan olan çocuğu
Persefon’la Sicilya’ya gider. Demeter, kızını Zeus’tan uzak tutmak için onu bir
mağarada gizler. Fakat Zeus, kızına bir yılan biçiminde yaklaşır ve onu oğul
Dionysos’a hamile bırakır.
Dionysos mağarada doğar ve orada beslenir. Bebeğin
yanında bazı oyuncaklar vardır. Bunlar top, topaç, zar, altın elma ve bir parça
yündür. Dionysos’un yanında bulunan diğer önemli bir nesne ise aynadır. Ayna,
onun ölmeden önce gördüğü son semboldür. Çünkü Dionysos aynaya baktığında
Zeus’un kıskanç karısı Hera’nın gönderdiği Titanları görür.
Titanlar, oynayan
çocuğu yakalayıp yedi parçaya ayırır ve onları kazanda kaynatır. Zeus, kazanda
kaynatılan çocuğunun kokusunu alınca mağaraya gelip Titanları öldürür. Mitosta
ayna motifi Dionysos’un yüceliğini ifade etmek için kullanılmıştır. Nitekim
sabahyıldızı, kapı, bilgelik tahtı, aslan ve ayna Yunan tanrı ya da
tanrıçalarıyla ilişkilendirilen önemli sembollerdir.
Eski Yunan’da Zeus’un oğlu Dionysos’un parçalanması olayından sonra Dionysos
tapımı başlamıştır. Bu tapımın amacı insanı bedensel ve ruhsal olarak
kötülüklerden korumaktır. Bu felsefeye ya da külte Orfe tarafından öğretildiği
için “Orfecilik” adı verilir. Bu felsefe okulunda gök cisimleri, Dionysos’un
mağaradayken yanında bulunan zar, top ve ayna gibi nesnelerle
özdeşleştirilmiştir.
Dolayısıyla Dionysos’un oyuncaklarının Yunan felsefesinde
işaret ettiği başka bazı anlamlar da vardır. Buna göre zar, kimyasal maddelerin
yapılarının modellerini ifade eden beş platonik cismi ifade eder. Bunlar eşit
yüzeyleri olan küp, dört yüzlü, sekiz yüzlü, on ikiyüzlü ve yirmi yüzlü olarak
bilinen cisimlerdir. Topaç, alt dünyaya atomlar olarak yansıyan gezegenleri
sembolize eder. Ayna ise üstün dünyanın alta yansımasının ifade eden bir
simgedir.
Ayna Mısır’da sadece ölümsüzlüğü ifade etmez, o aynı zamanda güzelliği
yansıtan bir araçtır. İnsanlar gündelik hayatlarında onu yanlarından ayırmazlar.
Bu çerçevede antik Mısır’da eski tanrıçalardan biri olan Hathor ayna ile
özdeşleşmiştir. Hathor’a “Altın Bir” ifadesi de yakıştırılır.
Altın, nasıl
değerli bir madense ayna da o kadar önemlidir. Bu yüzden Tanrıça Hathor için
altın ya da bronzdan aynalar yaptırılmıştır. Bugün bile Mısır’da aynaların
arkasında genellikle Hathor’un resmi vardır. Hathor’un simgesinin bulunduğu
aynalar, O’nun Güneş Tanrısı Re ile arasındaki ilişkiyi de yansıtır. Çünkü
Hathor, aynı zamanda Güneş Tanrısı’nın kızıdır. O, aşk ve müzik tanrıçasıdır.
Boynunda parlayan metal bir gerdanlık vardır. Bunun yanı sıra ayna, antik
Mısır’da mezarlarda bulunması gerekenönemli eşyalardan biri olarak kabul
edilirdi. İnanışa göre güneşin ışıkları toprağın altına süzülerek mezarın içine
kadar gider ve orada aynada yansır. Bu durum aynanın Mısırlılar için hem bu
dünyada hem de öte tarafa yolculukta insan için kıymetli bir sembol olduğunu
göstermektedir. [2]
Ortaçağ’da ayna, görüntünün keskinliğini ve ışığı yayma gücüyle sembolik bir
yük üstlenirken, Eski Mısır’da, içinde yaşamın tekrarlandığı, yani ölüler
âleminde yenilendiği aracın sembolü olarak görülmüştür.
Ortaçağ’da aynalar günahın, şeytanın ve büyücülerin aleti olarak
görülmektedir. Büyücülerin, şeytanları kapattıkları bohçalarında bulunurdu. Aynı
zamanda Hıristiyanlar, aynanın çılgın bakışları kendisine çektiğine ve sinsi
şeytanın insanları kandırmak için kullandığı yalan ve ayartma yeri olduğuna
inandıkları için aynayı tehlikeli bir nesne olarak görmüşlerdir.
Bu dönemin din
anlayışına göre, kendine ve bedenine bakış en suçlu bakış sayılırdı, çünkü
kendini aynada inceleyen insanın, kendini keşfederek Tanrı’dan yüz çevireceğine,
boş duygulara kapılacaklarına ve böylelikle kendi efendileri olacaklarına
inanırlardı. Günahların çoğunun ve özellikle en önemlisi kibir ya da gururun
bakıştan kaynaklandığına inanıyorlardı.
Aynayı, sapkın etkilerini artırdığına
inandıkları için aynayı bakışın güçlerinin simgelerinden biri olarak
görüyorlardı. Bu görüşle ilgili, Dominiken keşiş olan Vincent de Beauvais
tarafından yazılan ve tüm Ortaçağ boyunca geçerli olan “Speculum Dectrinale” (Bakış’ın
Doktrini) adlı kitapta bakış için şunlar söylenir: [1]
“Gözler, ruha bulaşan kötülüklerin girdiği kapılardır ve gözlerimiz yüzünden
yoksulluğumuza ya da vasatlığımıza tahammül edemeyiz; arzu doğururlar, bizi
sefahate sürüklerler, tutku ve şehveti getirdiği düzensiz yaşam atarlar;
dolayısıyla, sadece gözlerini yitirmiş olan özgürdür.” [15]
Ayna, bu dönemde üç büyük günahtan biri olarak görülür. Bu nedenle aynaya
bakanlar, cadı ve büyücü sıfatıyla Tanrı’nın yolundan sapmış ve şeytana tapmak
için soyunmuş kişiler olarak suçlanmış, işkence ve ölüm ile cezalandırılmıştır.
Bir ayna üreten ve buna benzer bir şey üretenleri ise aforoz etmişlerdir.[1]
Viktorya dönemlerinde, kimileri, aynaları birbirlerini doğru şekilde
yansıtacak şekilde kurarak, ruh dünyasını yansımalarda görebileceğine
inanılıyordu.[16]
Eski Türklerde Ayna
Ayna eski Türklerde bu dünya ile öte taraf arasındaki sınırı ifade eden bir
semboldür. Ayrıca o, baktığında şamanın kendi ruhunu görebildiği, gelecekten
haber verdiği ruhlar âlemine açılan bir penceredir. Ayna ayrıca bu dünya
hakkında bilgiler veren esrarlı bir nesnedir. O, iblisleri ya da kötü ruhları
ışık saçarak korkutan ve kovan bir araçtır. Şamanın davula iliştirilmiş bir
pirinç aynasının olması gerekir.[2] Şamanların kullandığı bu ayna, ruhların
yerinin belirlenmesi ve Şamanın dünyayı görmesine yaramaktadır.[17]
Davul, şamanı vecde getirirken ayna da üzerinde kötü ruhları biriktirir. En
sonda ayna üzerine yerleşen ruhları kovarak kötülüğü bertaraf etmiş olur.
Türkler açısından bazı şamanlar, olağanüstü özellikler gösteren aynalara
sahiptir. Bu aynaların öte tarafta zirvesi yüksek iki dağ arasında bulunan bir
sandıkta olduğuna inanılır. Bunun yanında eski Türklerde ayna, gece bakıldığında
uğursuzluk getiren bir sembol olarak kabul edilir. O, ölen insanların bedeninin
üzerine ters konulmalıdır. Bu gelenek bugün de Anadolu’da uygulanmaya devam
edilmektedir.
Ayna ile ilgili inanışlar Türkler arasında oldukça fazladır. Azerbaycan
Türklerindeki bir geleneğe göre gelin, baba evinden çıkarıldığında çıranın
başında dolaştırılır. Sonra damadın evine gelene kadar aynasının karşısında
yanan çırayı alır ve üç gün boyunca bu çıra gelin ve güveyin odasında yanar.
Ateşin ayna karşısında yanması gelenek açısından önemli bir uygulamadır.[2]
Altay Türklerinde güneş, ay ve yıldızların yaratılışı ile ilgili birçok mit
mevcuttur. Başlangıçta ay ve güneş yokken, Tanrı’nın gönderdiği iki varlık göğe
madeni iki ayna koyarak dünyayı aydınlatmışlardır. İşte bu aynalardan biri
güneş, diğeri de aydır. Günümüz Şaman elbiselerinde kullanılan iki aynanın
kullanımı bu durumla ilgilidir.[18]
Dini İnançlarda Ayna
Ayna ister ilkel ister uygar olsun birçok toplumun inanç sisteminde önemli
bir sembol olarak belirir. O, toplumlarda bazı geleneklerin oluşmasında önemli
etkisi olan estetik bir nesne olarak ön plana çıkar. Belli bir kutsal kitabı ve
inanç sistemi olmayan yazısız halklar olan ilkellerde ayna, ruha atıf yapan
önemli bir fenomendir. Bu bağlamda bazı ilkel kabilelerde insan ruhunun başta
ayna, su ya da kendi gölgesinin yansımasında olduğu ile ilgili yaygın bir inanış
vardır. Örneğin Bengal Körfezi’nde yerli bir halk olan Andamanlılar, insanın
ruhunun aynadaki yansımasında olduğunu düşünürler. Fijili yerlilere göre ise
insanın bir koyu diğeri aydınlık iki ruhu vardır. Koyu olanı cehennemin aydınlık
olanı ise su ya da aynadaki yansımasıdır. Bu çerçevede Yeni Gineli yerli halk
Motumotular, aynaya ilk defa baktıkları zaman kendi ruhlarını gördüklerini
düşünürler.[19][2]
Aynanın ruh çerçevesinde anlam kazanması Asya’da birçok ilkel kabilede
görülmektedir. Örneğin Güneydoğu Asya’da bir halk olan Burmalılar arasındaki bir
geleneğe göre, bir anne ölüp arkada bebeğini bıraktığında o bebeğin ruhu
annesinin ruhunu takip eder. Bebeğin ruhu geri getirilmezse bebek ölür. Bebeğin
ruhunu geri getirmek için bilge bir kadın bulunur. Bu bilge, ölen annenin yanına
bir ayna bırakır. O, aynanın üzerine tüylü ve hafif bir kumaş parçası koyar.
Daha sonra bilge kadın kızgın bir yüz ifadesiyle annenin ruhuna bebeğin ruhunu
yanında götürmesi için yalvarır. Bu esnada aynanın üzerindeki kumaş parçasının
kaydığını görünce onu alıp bebeğin göğsü üzerine bırakır. Böylece bebeğin de
ölmesi engellenmiş olur. Bu tören bazen geride kalan eşler bazen de iki çocuktan
biri öldüğünde yapılır.[20] Aynanın rolü, ruhun ölenle birlikte gitmesini
engellemektir. Aynanın bu işlevi onun sadece mitoslarda değil ilkellerde de
kurtarıcılık vasfıyla ön plana çıktığını göstermektedir.[2]
Ayna, ilkel kabilelerde olduğu gibi belli bir uygarlık düzeyine sahip
halkların inançlarında, geleneklerinde ve folklorunda da önemli bir yer tutar.
Bu medeniyetlerde aynanın temel özellikleri genellikle koruyuculuk, gizemlilik
ve estetiklik bağlamındadır. Örneğin Çin halk inancına göre aynalar koruyuculuk
görevini görür. Özellikle yeni evlenen gelin yanında ayna taşımak zorundadır.
Çünkü gelin, eline ayna aldığında artık kendisine hiçbir kötü ruh yaklaşamaz.
Çinlilere göre özellikle pirinç aynalara bakmak, kişiyi hastalıklardan korur.
Çin inanışına göre pirinç ayna; insanı histeriden, kötü ruhlardan ya da
şeytandan gelecek her türlü kötülükten uzak tutar. Çinlilere göre, kötü ruhlar
bir eve girdiklerinde kendilerini pirinç aynada görürlerse korkup hemen oradan
kaçarlar. Bu sebeple Çinliler evlerinde bulunan heykelciklerin üzerine pirinç
ayna asar.[21] Çin mitoslarında önemli bir tanrıça olan yıldırım ya da ışık
tanrıçası Lei Gong, elinde sürekli ayna bulundurur. Onun fırtınalı günlerde bu
ayna ile insanları rüzgâr ya da yağmurun gönderdiği kötü ruhlardan koruduğuna
inanılır. Çinlilere göre Lei Gong, yeryüzünde kuraklığın hüküm sürmemesi için
sürekli dua eder.[22][2]
Pek çok psişik ve spiritüalist, varoluşun diğer alemlerine açılan kapılar
olması için uzun zamandır aynalar tuttu. Yahudilik, sevilen birinin öldükten
sonraki yas döneminde bir evde aynaları örtme geleneğiyle bilinir — bazı
raporlar, bu geleneğin, ruhun dünyevi alemlere hapsolmaması ve Cennete taşınması
için geliştirildiğidir.[16]
Ayna, Yahudilerin yas zamanlarında önemsedikleri önemli bir semboldür. Yahudi
inanışına göre ölünün toprağa gömülmesinden sonra otuz günlük bir yas dönemi
başlar. Bu uzun dönemin içinde özellikle ilk yedi gün önemlidir. Bu zaman
zarfında ölü evinde sürekli bir mum yakılır. Yahudiler geçmişte olduğu gibi
bugün de bu yedi günlük yas döneminde aynanın kullanımı yasaklamışlardır. Yahudi
geleneğine göre ölü evinde aynanın üstü ya örtülmeli ya da ayna duvarda ters
çevrilmelidir.[23] Çünkü ölü evinde aynanın karşısında dua okuyan kişi,
yansımasını göreceği için dikkati dağılır. Böylece o hem Tanrı’ya hem de ölüye
saygısızlık yapmış olur. Ayrıca makyaj yapılan aynanın dua esnasında orada
bulunması yas döneminde hoş karşılanmaz. Aynaya bakmanın yasaklanması
Yahudilerin ölüye saygılarının önemli bir ifadesidir.[24][2]
Yahudilerin ölünün yanında ayna bulundurmama ya da onu örtme inanışı, aslında
ilkel ya da medeni birçok toplumda bilinen bir uygulamadır. Bu düşünce ya da
korku, öldükten sonra kişinin hem bedeninin hem de ruhunun ürkütücü olmasıyla
ilişkilidir. Bu anlayışa göre kişi bir evde ölünce onun ruhu gömülene kadar
oralarda dolaşır. Bu esnada yaşayan birisinin aynaya bakması ölen kişini ruhuyla
temas etmesi anlamına gelir. Ölenin hayaleti her an yaşayanlarla iletişime
geçebilir. Özellikle ilkel kabilelerde rastlanan bu inanışa göre ruh, kişinin
hayaletiyle karşılaşırsa hemen korkup kaçabilir. Buna göre bir insan, birinin
ölümünden sonra kendisini aynada görürse kendisinin de öleceğini düşünür. Bu
nedenle insanlar evdeki bütün aynaların üzerini bir kumaşla örtme gereği
duyarlar. Bugün bile Almanya, İskoçya ve İngiltere gibi Avrupa halkları arasında
ölünün bulunduğu evde aynaların ya da yansıma sağlayan eşyaların üzerini beyaz
bir örtüyle örtme geleneği vardır.[25][2]
Yahudiliğin dışında İslam da ayna temasını kullanan bir dindir. Bu çerçevede
İslam’ın ikinci kaynağı sayılan hadislerde, ayna hem kullanılması tavsiye edilen
bir eşya hem de benzetme aracı olarak kullanılmıştır. “Mümin, müminin
aynasıdır.” [26] hadisinde geçen ayna kavramı, Müslümanların birbirlerinin iyi
veya kötü tarafını yansıttığı gerçeğini ifade etmek için kullanılmıştır. Benzer
şekilde İslam kültüründe özellikle tasavvufta ayna, önemli bir öğedir.
İbnü’l
Arabî, Fusûsu’l- Hikem adlı eserinde birçok kez ayna motifini kullanmıştır.
Örneğin Arabî, âlemi cilasız bir aynaya benzetmiştir. Ona göre kişi, aynada
nefsini kendisine bakılan cismin yansıttığı biçimde görür. Aynada bakan orada
kendisini ruhsuz, cansız ve derinliksiz olarak görür. Ayna kirli, bulanık ya da
kırık ise ona bakan kendisini o mahiyette görür. Arabî’ye göre yalnızca Allah,
kendisini bu hariçteki aynalar gibi yüzeyde seyretmez. Onun açısından Hakk’ın
âlem aynasına tecellisi, sonsuz manalarını yine hakikatinde âlem olarak
seyretmesidir.[27] Yine Arabî’ye göre yalnızca İnsan-ı Kâmil, Allah’ın tüm
manalarına boy aynası olur. Yani Allah sadece İnsan-ı Kâmil, boy aynasında tam
olarak kendisini seyreder.[28][2]
Tasavvuf kültüründe okyanus, deniz ve göl aynayı ifade eden önemli
metaforlardır. Aynanın bizzat kendisi ise tasavvufta kişinin kendisini içinde
fiziksel ve ruhsal olarak açıkça görebildiği dişil nesnedir. Kişi aynada
kendisini, maşukunu ve sevdiklerini görür. Bu çerçevede Feridüddin Attar’ın
Mantık Al- Tayr, “Kuşların Dili” adlı eseri ayna simgesinin odak olarak
kullanıldığı tasavvufi bir metindir. Buradaki hikâyeye göre binlerce kuş, hiçbir
ülkenin padişahsız olamayacağı ilkesinden hareketle Simurg’un hükümdarları
olması için uzun bir yolculuğa çıkarlar. Süleyman peygamberin postacısı olarak
bilinen Hüdhüd’ün öncülüğünde birçok zorluğu aşarak sadece otuz kuş padişahları
olan Simurg’a ulaşır. Aslında onların ulaştıkları şey aynadır. Burada sadece
kendilerini görürler. Yolculuklarının kendilerini arayıştan öte bir şey
olmadığının farkına varırlar. Burada Simurg, ayna metaforudur. Kişiye bizzat
kendisini apaçık gösteren hakikattir.[29][2]
İslam’ın yaşandığı Müslüman kültürlerde ayna, insana güzelliğini gösteren ve
kişinin kendisini seyretmekten zevk almasını sağlayan bir süs eşyası olarak
görülür. Bu estetiği ve işlevselliği nedeniyle ayna İslam kültürünün yaşandığı
başta Anadolu olmak üzere birçok coğrafyada çeşitli inanışlara konu olmuştur.
Örneğin Anadolu’da, ölen kişinin burnuna ya da ağzına aynayı yaklaştırıp onun
yaşayıp yaşamadığını öğrenmek böyle bir geleneğin ürünüdür. Buna göre ayna
buğulandığında kişinin canlı olduğu anlaşılır.[30] Hindistan Bombay’da yaşayan
Müslümanlar arasında ise ayna olumsuzluğu imler. Bu kültürde ölmekte olan
birinin odasındaki aynayı bir bezle örtme geleneği vardır. Onlar, ölü
gömülünceye kadar bu bezi aynanın üzerinden kaldırmazlar. Hatta uyumadan önce
yatak odalarında ayna varsa onu da örterler. Benzer şekilde hastaların
odalarındaki aynalar ya ters çevrilir ya da örtülür. Çünkü hastalık zamanında da
ruh kolaylıkla uçabilir. Hasta kişi aynadaki yansımasını görürse ruhu aniden
bedeninden fırlayabilir. İnanışa göre ayna, yansıma halinde kişinin ruhunu çekip
alabilme özelliğine sahiptir.[22][2]
Ayna Hakkındaki Diğer İnanışlar
Ayna hakkında hem dünyada hem de ülkemizde onlarca inanç vardır. Yakın zamana
kadar birçok insan, aynaların hayaletleri ve kötü ruhları durdurabileceğini ve
bir ayna kırılırsa bunun kötü şans olduğunu düşünüyordu. Doğuda aynaların
kullanılmadığı zamanlarda örtülmesi gerektiği düşünülüyordu. Bu tür hurafeler,
aynaların özel güçlere sahip olduğunun düşünüldüğünü göstermektedir.[7]
Birçok eski kültür, aynadaki yansımaların fiziksel benliğinizden değil, ruhun
kendisinden kaynaklandığını düşünüyordu. Hatta bazı kültürler, baktığınız ayna
görüntüsünün gölge benliğinizi — doğanızın karanlık tarafını — ortaya
çıkardığına inanıyordu. Bu yüzden vampirler gibi ruhu olmayan kötü yaratıkların
bir yansıması olmadığına inanılıyordu.[16]
Aynalar, genellikle batıl inançlı insanlar tarafından korkulur; çünkü
aynaların özellikle gök gürültülü fırtınalar sırasında ruhların kapıları
olduklarına inanılır. Gök gürültüsü ve şimşek enerjisi, hayaletler ve diğer
ruhların aynalarda takip etmesi ve cisimleşmesi için bir yol sağlar. Aynısı, mum
ışığını tutarken aynaya bakarken de geçerlidir. Bu ruhlar, zararsız ya da çok
kötü olabilir. “The Skeleton Key” filminde Ben (John Hurt), bakıcısı Caroline (Kate
Hudson) ‘nin gösterdiği kompakt aynanın yansımasında kendisini büyülten ruhun
görüntüsünü görüyor. Anında korkuya kapılır ve aynaya bakıp, yansımasında
kendisini büyülten şeytani ruhu görerek alt edilir. Bu, ruhların aynalarda nasıl
göründüğünün tipik bir örneğidir.[31]
Bugünlerde ışığın fiziği hakkında çok şey biliyoruz, bu yüzden aynada
yansıyan görüntü ya da yansıma ile arkasındaki gerçeklik arasındaki ilişki
hakkında gizemli hiçbir şey örmüyoruz. Ancak eski zamanlarda insanlar, bu tür
şeyleri anlamıyordu. Bu yüzden aynalar sıradan aletlerden daha fazlasıydı;
ruhsal güçlere sahip oldukları düşünülüyordu! Fransız şair Jean Cocteau’nun
“Orpheus” filminde ana karakter, yaşayanların dünyasından ölülerin dünyasına
gitmek için bir ayna kullanıyordu. İnsanlar aynalara yansıyan görüntülerde ve
(yine aynadan yansıyan) dünyada doğaüstü ya da korkutucu bir şey olduğunu
düşünmüş olmalı! [7]
Ayna ile kimi belli başlı inançlar ise şöyle:
- Aynaların ruhları emme yeteneği vardır. Bunun olmasını önlemek için,
hasta ya da ölen bir kişinin yattığı bir odadan aynalar kaldırılır. Çünkü
aynanın olumsuz gücüne karşı daha savunmasız oldukları düşünülür.
- İnsanlar gece ya da mum ışığında asla aynaya bakmamaları konusunda
uyarıldı. Bakarsanız, hayaletleri, iblisleri ve ölüm alametlerini
görebilirsiniz. Kendi ölüm işaretinizi bile!
- Bir odada bir kişi öldüğünde o odada aynaların örtülmesi ya da duvara
dönük olması gerekiyordu. Bunu yapmamak, ölen kişinin ruhunun kaybolmasına
hatta bir vampire dönüşmesine neden olabilir.
- Karanlık saatlerde olumsuz ruhlardan ya da iblislerden gelen saldırılara
karşı savunmasız olabileceğiniz için uyurken aynanızı örtmenizin en iyisi
olduğu düşünülüyordu. Bunun yanında yatağınızı asla aynaya yansıyacak bir
yere koymamanız da tavsiye ediliyordu.
- Aynaların doğaüstü varlıklar tarafından portal olarak kullanılmasını
önlemek için, sık sık odanın farklı alanlarına taşınması gerektiğine
inanılıyordu.
- Uzun süre aynı pozisyonda kalan ve sağlam bir arka plana sahip
aynaların, ruhsal bir portal olma ihtimalinin yüksek olduğu
düşünülüyordu.[32]
En tüyler ürpertici batıl inançlardan bazılarından biraz daha bahsedelim:
Romalılar, aynaların ruhları tuzağa düşürebileceğine ve kendisine sahip
olanlara kötü şans getirebileceğine inanıyordu. Aynaya düzgün bir şekilde
bakılmadıysa, o zaman kötü şeylerin olmasına izin verileceğine inanılıyordu.
Bir başka batıl inanç ise bir aynayı kırdığınızda 7 yıl boyunca kötü şansla
karşılaşacağınızdı. Bunun nedeni, Antik Roma kültüründe ruhun her 7 yılda bir
yenilendiğine inanılıyordu. Romalılar, aynaların sadece fiziksel görünüşünüzü
değil ruhunuzu da yansıttığını düşünüyorlardı. Yani esasen, kendinizi kötü
şanstan kurtulmak için tamamen yeni bir ruh bekliyordunuz.[33]
Ayna kırılmasının uğursuzluk getireceğine dair bu inanış, en eski batıl
inançlardan biridir. Bu inancın kökeni, ilk çağ insanına kadar gider. Göllerde
veya su birikintilerinde, kendi yansımasını gören ilkel insan, bunun kendisinin
ruhu olduğunu sanmış, suyu bulandırıp görüntüsünün kaybolmasına neden olanları
da düşman bilmiştir.
Bu inançla beraber geliştirilen bazı önlemler de olmuştur. Örneğin: aynanın
kırılan parçaları toplanır ve güneye doğru akan bir ırmakta yıkanırsa ya da
toprağa gömülürse kötü şansın yok edileceğine inanılmıştır.[34]
Yemek odası ve mutfak aynaları, aç hayaletleri besler. Bunun nedeni,
hayaletin kendilerinden önce yola çıkan yansıyan yiyeceği yediğine inanmaktır.
Bazı kültürler, bu akşam yemeği inancının güney tarzı Marie Laveau Hoodoo Voodoo
geleneklerinden alındığını söylüyor. Ve çoğu zaman hayaletler, önlerinde bir
ziyafet düzenlenene kadar maymun iştahlı olmayacaklar[8]
Ayna ile ilgili en yaygın batıl inançlardan biri de sevdiğiniz birinin evinde
ölmesi durumunda aynaları örtmeniz gerektiğidir. Aksi takdirde, ölen kişilerin
ruhları etrafta dolanıp aynanın içine hapsolabilir.[33] Bu yüzden ruhların eve
girmesini önlemek için bir gök gürültüsü ve şimşek fırtınası sırasında ayna
örtülmesi yapılmalıdır.[8]
Pek çok kültür, biri öldüğünde ya da insanlar yas tuttuğunda aynaların
örtülmesini savunur. Bu inancın kökleri Viktorya, Yahudi, Afrika ve Jamaika
geleneklerine dayanmaktadır; Appalachian ve Southern bölgeleri gibi ABD’nin
belirli bölgelerinde bile bulunabilir.
Yine inanca göre 16 ay boyunca bir kişinin öldüğü odaya yeni ayna
asılmamalıdır. Ve bu ayna, bir zamanlar yansımalarını yakalayan başka bir odadan
değil, yeni bir ayna olmalıdır.
Hepsinde olmasa da çoğu durumda, biri öldüğünde aynaları örtme geleneği, ölen
kişinin ruhunun aynaya hapsolabileceği inancından kaynaklanır. Bu batıl
inançlar, kapana kısılmış ruhun Şeytan tarafından çalınacağını ya da sonraki
hayata olan yolculuğunu tamamlayamayacağını iddia ediyor.
Bu, ruhunun ayna aleminde hapsolduğu inancı, kötü niyetli bir ruh olan Kanlı
Mary’nin laneti ile de ilgilidir. [8]
Bu batıl inancın dünyanın her yerinden birçok çeşidi vardır. Abraham Lincoln
öldüğünde Beyaz Saray’daki aynaları bile kapatmışlardır!
Alman ve Hollanda kültürlerinde daha ürkütücü bir inanç vardır. Sevilen
birinin ölümünden sonra yansımanızı gördüyseniz, o zaman bu, bir sonraki ölecek
kişinin siz olduğuna dair bir işaretti.[33]
Ayna hakkında anlatılan ölüm alametleri de bulunmaktadır. Örneğin birinin
öldüğü bir odadaki aynaya bakarsanız, sıradaki ölecek kişi sizsiniz demektir.
Aynalar hakkında inanılan başka bir ölüm alameti ise; bir ayna, kendi kendine
düşüp kırılırsa sahibinin öleceği inancıdır.[8]
Aynalar hakkında ileri sürülmüş pek çok iddia vardır ve bunlardan pek çoğu,
aynaların ruhları yok ettiği üzerinedir.
Ruslar, aynaların yaşayanların ruhlarını çekip çıkarmak amacıyla şeytan
tarafından yaratıldığına inanır. Keza ilkel kültürlerde, yakın zamanda ölmüş
kişilerin ruhlarının geri dönüşünü önlemek için bütünüyle yansıtıcı bir yüzeyle
kapatılmış olduğu inancı hakimdir.
Kimileri karanlık bir gecede bir aynaya ya da bir mum alevine bakıldığında
hayaletlerin ya da şeytanın görüneceğini söyler. Kötü şansın giderilmesi için 7
yılda bir, bir aynanın kırılması gerektiğini söyleyen klasik batıl inançlar da
vardır.[35]
Bir aynadaki yansımamızın, ölümümüzü gizlice planlarken bizim yansımamız gibi
davranan bir iblis olduğunu söyleyen eski bir Çin efsanesi bile vardır.[31]
Çin kültürüne ait başka bir inanç da bir cesedi aynanın önünden geçirirseniz,
onların hayalet olacağıdır.[33]
Bazı medyumlar ve büyücüler, vizyonları tetiklemek için bir aynanın yansıtıcı
yüzeyini mum ışığında kullanırlar. Bu insanlar, aynanın bir kristal küre ile
aynı şekilde davrandığına inanır. Yansıtıcı yüzey, zihnin gelen vizyonları
yansıtması için ideal yerdir.
Feng shui’de aynaların sakinlik getirdiğine inanılıyor. Muhtemelen yansıtıcı
yüzeyleri hareketsiz bir göleti anımsattığı için su elementiyle aynı etkiye
sahiptirler. Eve bolluk ve zenginlik çekmek için yuvarlak aynalar getirilir.[16]
Folklor ve efsanelerde büyülü ve perili aynalarla ilgili yüzlerce hikaye
vardır. Bu hikayelerin birçoğu, olumsuz, doğaüstü niteliklere sahip aynaların
tehlikeleri konusunda uyarıcı olma eğilimindedir. Bununla bağlantılı olarak,
birçok kişi tarafından aynaların ruhlar alemine ve hatta diğer boyutlara açılan
kapılar olduğuna inanılıyor.[32]
Batıda yılbaşı gecesi elinizde bir mumla aynaya giderseniz ve yüksek sesle
ölü bir kişinin adını söylerseniz, aynanın size o kişinin yüzünü göstereceğine
inanılır. Ayrıca ruhları gelişmemiş bebeklerin ilk doğum günlerinden önce
aynalara bakmaları tehlikelidir, yoksa kekeme olurlar.[11]
Anadolu inançlarında yeni doğan bir çocuğun önüne Kurân-ı Kerim, ayna,
tespih, kalem ve makas konulur. Çocuk Kurân-ı Kerim’i alırsa imanının kuvvetli
olacağına, aynayı alırsa süslü olacağına, tespihi alırsa dilinin zikre
alışacağına, kalemi alırsa gelecekte ilim irfan sahibi birisi olacağına, makası
alırsa berber olacağına inanılır.[36]
Gece Vakti Aynaya Bakmak
Hiç bir başkasını ya da size bakan bir canavarı fark etmek için loş bir odada
kendi yansımanıza baktınız mı? Bu, tuhaf ayna içinde “yüz yanılsaması” adı
verilen normal bir fenomendir; bu, yüzünüzün ona uzun bir süre baktıktan sonra
bozulduğu ve yabancılaştığı yerdir.[37]
Bazıları aynaya bakıldığında görülen yüz değişikliklerinin geçmiş yaşamların
görüntüleri olduğuna inanmaktadır.[38]
İşte toplumda olan batıl inanışlardan biri de gece vakti aynaya bakmanın
uğursuzluk getireceği inanışıdır. Hatta çocuklar aynaya bakmasın diye üzeri
örtülür.[39][40]
Şehir efsaneleri uzun zamandır ruhlara aynalar aracılığıyla ulaşılabileceğini
savunuyordu. Karanlık bir odaya giren, aynaya bakan ve birkaç kez bilinen ve
tehlikeli bir ruhu çağıran insanların başına gelenlerle ilgili çok sayıda hikaye
vardır. Bu hikayelerin en ünlüsü Bloody Mary’dir ve çoğu iddiaları reddederken,
diğerleri size ciddiyetle bir şeyler gördükleri, vücutlarında açıklanamayan
sıyrıklar buldukları ya da dublörden haftalar sonra paranormal fenomen
yaşadıkları deneyimleri anlatacaklar.[16]
Aynalar, folklorda ve son yıllarda çekilen korku filmlerinde önemli bir rol
oynamıştır. Peki aynalar ve yansımalar, neden korku kültürümüzün merkezinde yer
alıyor? Narcissus gibi antik mitolojiden “Kanlı Mary” şehir efsanesine ve hatta
“Oculus” (2014) gibi filmlere kadar yüzlerce perili aynalar hikayesi var.
Birçok insan, hem kendilerinin hem de dünyanın yansımalarının farkına
vardıklarından beri, ayna dünyalar hakkındaki mitlerin gerçek olduğuna inanıyor.
Peki neden aynalardan bu kadar korkuyoruz ve ayna ile ilgili anlatılan hikayeler
neden bu kadar ilgimizi çekiyor? Anlaşılan aynalarda kendi yansımalarımızdan
daha fazlasını buluyoruz.
Bugün bile aynalar bizi hala korkutuyor. İtalya’daki Urbino Üniversitesi’nden
Giovanni Caputo, 2010 yılında aynalar üzerine bir çalışma yaptı. Sonuçları
analiz ettiği makalesinde korkunç bir deneyim anlatılıyor. Toplamda 50
katılımcıdan loş bir alanda 10 dakika boyunca aynaya bakmaları istendi.
Şaşırtıcı bir şekilde yüzde 66’sı kendi yüzlerinde büyük deformasyonlara tanık
oldu. Yüzde 18’i aynada bir domuz ya da kedi gibi bir hayvan gördü. Yüzde % 28’i
hiç tanımadıkları bir kişiyi gözlemledi ve % 48’i ise aynada canavar ya da
fantastik varlıkları gördü. Öyle görünüyor ki aynalar hakkında anlatılan
hikayelerde büyük bir gerçeklik payı var.[41]
Bu şaşırtıcı sonuçlar, şu soruyu akla getiriyor: Bir aynaya bakmak
yüzlerimizin bilinmeyen ve potansiyel olarak dehşet verici deformasyonlara
dönüşmesine nasıl neden olabilir? Cevap, beynimizin seçici işleme tutkusunda
yatıyor. Basit bir ifadeyle, beynimiz bir seferde ancak belirli sayıda bilgiyi
işleyebilir. Şu anda, bu makaleyi okurken, muhtemelen giysilerinizin teninize
değme hissini, nefesinizin şeklini ya da çevrenizdeki hassas seslerden herhangi
birini fark etmiyorsunuzdur. Beyniniz, en önemli gördüğü şeye (şu anda bu yazı)
daha iyi odaklanmak için bu çeşitli uyaranlara göz yumuyor. Görme duyumuz farklı
değil. Sadece bazıları alakalı olduğu düşünülen çok sayıda görsel uyarımla karşı
karşıya kaldığında, beyinlerimiz ilgili olmayan kısımları ayarlayacaktır.[42]
Bu, kısmen Troxler etkisinden kaynaklanır. Merkezdeki bir şeye odaklanırken
çevresel görüşünüzdeki nesnelerin kaybolduğu yer burasıdır.[37] Bu fenomen, uzun
zaman önce 1804’te Ignaz Troxler adlı bir doktor ve filozof tarafından
keşfedilmiş ve bu yüzden de “Troxler etkisi” olarak adlandırılmıştır.[42] Peki
bu “Troxler etkisi” nedir?
Troxler Etkisi
Troxler etkisi, görsel algıyı etkileyen optik bir yanılsamadır. Kişi, kısa
bir süre için bile belirli bir noktaya sabitlendiğinde, fiksasyon noktasından
uzaktaki değişmeyen bir uyaran silikleşir ve gözden kaybolur. Son araştırmalar,
Troxler etkisiyle ilişkili algısal fenomenin en azından bir kısmının beyinde
meydana geldiğini ortaya koyuyor.
Troxler etkisi, ilk olarak 1804’te o sırada Viyana’da çalışan İsviçreli
doktor Ignaz Paul Vital Troxler tarafından tespit edildi.
Yukarıdaki örnekte, “leylak avcısı” illüzyonundaki pembe noktalar, siyah +
işaretine yeterince uzun süre bakıldığında birkaç saniye sonra kaybolur. Geriye
sadece gri bir arka plan ve + işareti kalır. Bazı izleyiciler, hareket eden
alanın solup, muhtemelen onu kısa bir iz bırakarak hareket eden mavi-yeşil bir
noktaya dönüştüğünü fark edebilir. Ayrıca, bir süre sonra kişinin gözlerini
görüntüden uzaklaştırması, yeşil noktalar çemberinin kısa ve güçlü bir ardıl
görüntüsüne neden olabilir.
Troxlerin nöral adaptasyon etkisi, gözleri hareket ettirmeden + işaretine
kısa bir mesafeden bakılarak deneyimlenebilir. Birkaç saniye sonra renkler
kayboluyor gibi görünecektir.[43]
Yukarıdaki görüntüdeki kırmızı noktaya bakarak da bunu
deneyimleyebilirsiniz.[37]
İnternette bulabileceğiniz birçok optik illüzyonun altında yatan bu etkidir.
Bir dairenin ortasındaki kırmızı noktaya yeterince uzun süre baktığınızda,
dıştaki daire aniden kaybolup kaybolur. Bunun nedeni, beyninizin dış kenarları
alakasız görmesi ve sadece algısal alanımızdan çıkararak işleme yükünü
azaltmasıdır.[42]
Ayna İle İlgili Anlatılan Paranormal Hikayeler
Ayna ile ilgili anlatılan hikayelerden biri, ayna toplamayı seven bir kız
hakkındadır. Kız, birgün yerden tavana uzanan bir ayna satın alır. Ne var ki
ayna, kendisi ve ailesi için kötü şansa neden olmaya başlar. Aynanın içindeki
varlık, evcil hayvanlar dahil olmak üzere etrafındaki herkesi hasta etmeye
başlar.
Kız, bu yüzden, aynasına ve evine bakması için paranormal olaylar uzmanı
kiralar ve yaşadığı yerde derinlemesine bir temizlik yapmak zorunda kalır.
Aynayı kaldırdıklarında herkes iyileşmeye başlar. Ürkütücü bir hikaye, öyle
değil mi?
Ayna ile ilgili anlatılan en ürkütücü hikayelerden biri de 2013 Londra’sında
geçmektedir. Sotiris Charlambous ve oda arkadaşı Joseph Birch, evlerinin
dışındaki çöpte bir ayna bulurlar.
Ayna, çöpe atılmış olmasına rağmen harika görünüyordu. Bu yüzden onu
kaldıkları daireye yerleştirdiler. İşte o zaman işler yokuş aşağı gitmeye
başladı.
Her şey, Sotiris’in gecenin bir yarısı vücudunda sızılarla uyanmasıyla
başladı. Joseph ise aşırı derecede depresif ve uyuşuk bir hale geldi, bu da
karakterinden çok uzaktı. Bunların hepsi ayna yüzünden olmuş olamaz, öyle değil
mi?
Bunlar, küçük aksiliklerdi; büyütülecek bir şey yoktu. Ta ki Sotiris,
çerçeveyi boyayana kadar. Bu noktada Joseph de gecenin bir yarısı vücudunda
acılar hissetmeye başladı. Dairedeki kimi eşyalar da kaybolmaya başlamıştı.
Hikaye burada bitmiyor. Joseph, aynada hareket eden gölge benzeri şeyler
görmeye başladı. Bu, odada kimse hareket etmediğinde bile oluyordu. Tüm bu
kargaşadan sonra, Joseph ve Sotiris, bu aynadan bir an önce kurtulmaları
gerektiğini anladılar.
Aynayla ilgili deneyimlerini tam olarak açıklayarak aynayı e-Bay’de
müzayedeye çıkardılar. Ayna ellerinden çıktıktan sonra hayatları normale
döndü.[33]
Aşağıdaki hikaye, İngilizce bir websitesinde bir Müslüman tarafından
paylaşılmıştır ve yaşanmış bir olaya atıfta bulunur:
Aynadaki cinler... Kız kardeşimin her düşündüğümde tüylerimi diken diken eden
hikayesi...
Kız kardeşim, bu hikayeyi birkaç kez anlattı ve her anlatmasında hala
ürperiyorum. Bu, birkaç yıl önce bizim dairemizde kız kardeşimin başına geldi.
Kız kardeşim, annemle babamın odasında dua ediyordu. Müslüman bir aile olduğumuz
için kız kardeşimin başörtülü ve uzun etek giyerek namaz kılmak için ebeveynimin
odasında kocaman bir aynalı dolap var. Yani kız kardeşim onun önünde namaz
kılıyordu, ki bence aynanın önünde namaz kılmak büyük bir yanlış.
Kız kardeşim namaz kılarken, birinin arkasından oda kapısını açtığını duymuş.
Kardeşim bunu bana anlatırken kapının açılması sırasında herkesin evin oturma
odasında olduğunu söyledi. Secde ederken arkasından yaklaşan ayak seslerini
duymuş. Secdede olduğu için eteğinden görememiş. Ayağa kalkarken önündeki aynaya
bakmış ve namazını bile bitirmeden oturma odasına koşmuş.
Kız kardeşim, yanımıza geldiğinde bize aynada arkasında uzun, siyah bir figür
gördüğünü ve ayağa kalktığında uzun kollarıyla kız kardeşime sarılmaya
çalıştığını söyledi. Koşarken arkasına bakmış ve aynada hala onu görüyormuş.
Babam, kız kardeşimi şaşkınlıkla dinledikten sonra ona birkaç soru daha sordu
ve onun gördüğü şeyin, evet yanlış duymadınız, bir “cin” olduğunu söyledi.[44]
Caputo Etkisi
Tüm bu anlatılan hikayelerden sonra şimdi rahat bir nefes alma zamanı.
kaybolan eşyalar, hastalanan insanlar ya da gizemli acıları açıklayamasak da,
aynada tuhaf şeyler görmenin mantıklı bir açıklaması olabilir:
Caputo Etkisi, hayal gücünüzle duyusal yoksunluğa tepki vermenize neden olan
psikolojik bir etkidir. Bu, aynadan çıkan ürkütücü bir şeye odaklanıyorsan,
beynin sanki orada bir şey varmış gibi görünmesini sağlayacak demenin süslü bir
yoludur.
Aynaya bakıp “Kanlı Mary” diyorsanız ve bir hayalet örmeyi ümit ediyorsanız,
beyniniz bir şeyler görüyormuşsunuz gibi görünmesi için kendi yansımanıza
özellikler ekleyecektir.
Eğer bir hayalet gördüğünüzü düşünüyorsanız, gözlerinizi birkaç kez kırpın,
derin bir nefes alın ve yeniden düşünün... Beyniniz, size bir oyun oynamış
olabilir! [33]
Paranormal Olaylar ve Aynalar
Peki insanlar aynalarla ne tür deneyimler yaşadı? Çoğu benzer özelliklere
sahip olma eğiliminde olan yüzlerce belgelenmiş perili ayna vakası var. Bu
deneyimleri yaşayan insanların birçoğu, şu durumlarda paranormal deneyimler
yaşadıklarını bildirdiler:
- Eve başka bir yerden eski bir ayna getirilmiştir.
- İnsanlar yeni bir eve taşınırken önceki sakinlerin geride bıraktıkları
aynalarla ilgili sorunlar yaşamışlardır.
- İnsanlar, kehanet almak ya da bir görüm görmek için aynaları
kullandıktan sonra paranormal aktivite bildirmişlerdir. Genellikle
katılımcılar tarafından hiçbir koruma kullanılmamıştır ve farkında olmadan
bir portal oluşturmuş olabilecekleri düşünülmektedir.
- Ayrıca bir Ouija tahtası kullanılarak da portallar oluşturabileceği
öngörülmüştür. Yakındaki aynaların, bir Ouija oturumundan sonra portalın
kaynağı olduğu iddia edilmektedir.
- Çoğu zaman insanlar otellerde, arkadaşların ya da akrabaların evinde ya
da turist olarak bir yeri ziyaret ederken, perili aynalarla
deneyimlediklerini bildirmişlerdir. Bu bölgeler genellikle — ancak her zaman
değil — perili olmakla ünlüdür.
Perili aynalarla bağlantılı olarak bildirilen olaylar çeşitlidir. En yaygın
tezahürü, odada bulunan kişiler dışındaki kişi ya da varlıkların görüntülerinin
oluşmasıdır.
Bununla birlikte, doğal bozulmaların ve merak uyandıran ışık efektlerinin bir
dizi tuhaf etkiler yaratabileceği unutulmamalıdır. Buna, beynin rastgele
desenlerden anlamlı şekiller ve yüzler yaratma konusundaki olağanüstü yeteneğini
ekleyebiliriz. (Bknz. Caputo Etkisi)
Buna karşın, bildirilen perili ayna vakalarının çoğuna günün farklı
saatlerinde, çeşitli aydınlatma koşullarında birden fazla kişi tarafından tanık
olunmuştur. Bu nedenle, bu vakalar muhtemelen doğal nedenleri ekarte
edebilir.[32]
Hayalet avcıları, 19. yüzyıldan kalma bir ruhun bir İrlanda kalesine musallat
olduğunu kanıtladıklarına inanıyorlar.
PSI Ireland (Paranormal Supernatural Investigations Ireland), Co Galway’deki
Ellen kalesinde yaptıkları çekimlerde hikayeyi doğrulayan görüntülere sahip
olduğunu iddia ediyor.
Hayaletin Ellen kalesinin sahibi olan zengin Anglo-İrlandalı bir ailenin
üyesi olan Walter Peter Lambert’e ait olduğu söyleniyor. Bay Lambert,1892’de
Tuam’daki Imperial Hotel’de öldüğünde 76 yaşındaydı.

Walter Peter Lambert
PSI Ireland’ın kurucu ortağı Richard Morrison, şunları söylüyor: Öldüğü gün
hizmetçiler yatak odasını temizliyordu. Biri pencereden dışarı baktı ve “Efendi
geri döndü.” dedi. Genellikle atlı araba ile yolculuk ettiği için yaya olması
alışılmadık bir durumdu. İşin tuhafı, onların bilmediği şey, Bay Lambert’in
bundan önce birkaç saat önce ölmüş olmasıydı.
Geçen yıl PSI İrlanda, Co Offaly’de bulunan
Leap kalesinde bir hayaletin varlığını “doğrulayan” video görüntüleri elde
ettiklerini söyledi. Video görüntülerinde binanın içindeki aynalardan birinde
bir “hayalet” gösterdiğini iddia ettiler. Doğaüstü olduğuna inandıkları şeye
“Aynadaki Adam” adını verdiler.
İncelemeyi PSI İreland’dan altı kişilik bir
grup gerçekleştirdi. Bir sözcü, “Elde ettiğimiz kanıtların ‘Aynadaki Adam’
hakkındaki bulguları doğruladığını düşünüyoruz.” dedi.[45]
Karanlık Ayna
Yakın bir zamanda, karanlık bir ayna keşfedildi. Onu gören herkesi
büyülüyordu. Yüzlerce kişi, bu aynadan etkilendi. Karanlık ayna, insanlara tuhaf
hisler veriyor ve hatta bazıları, bir tür görüm görme deneyimi yaşıyordu.
Örneğin, vakalardan birinde bir kadın aynaya bakmış ve kendi cesedinin ona
baktığını görmüştü.[33]
İyileşme Seanslarında Ayna Kullanmak
İyileşme seansları sırasında kullanılan yaygın bir teknik, aynaların
kullanılmasıdır. Çin tradisyonunda ayna, görünmeyen varlıkları yakalamak ve
sürgün etmek için kullanılır. Sihirbazlar, çoğunlukla aynaya bakmak olarak
bilinen bu tekniği kullanırlar. Aynaya bakmak, kişinin aynalı bir yüzeydeki
yansımasına doğrudan odaklandığı bir meditasyon tekniğidir. Basit bir deyişle,
ruhsal şifacılar, danışanlarından aynaya bakmalarını (aynadaki yansımanızın
gözlerine bakmalarını) ister. Bu durumla karşılaştığınızda, MÜMKÜN OLDUĞU KADAR
HIZLA ORDAN AYRILIN!!!
Niyet, ne kadar saf olursa olsun, bu teknikleri uygulamak kötüdür. Şifacı, ne
kadar güvene layık ya da dindar görünürse görünsün, aynaya (veya herhangi bir
şeye) bakmanız gerekiyorsa, hemen reddedin ve oradan ayrılın. Bu “görüntü”, bir
lanet ya da büyü yapmak için kullanılabilir. Bu teknikler, gerçek amacı yalnızca
okült / büyü uygulamak olan insanlar tarafından İslam kılıfı giydirilerek ve
sanki İslam’danmış gibi insanlara tanıtılmıştır.
İslam’da neye izin verildiği ve neyin yasak olduğu açıktır. Ama şüpheli olan
birkaç şey var ve çoğu insan, bunları bilmiyor. Böylece şüpheli şeylerden de
uzaklaşan, imanını ve şerefini koruyacak ve (sicili) kusursuz kalacaktır ve kim
şüpheli şeylere düşerse, yasak olanların sınırları içine girecektir.
Çizgi filmler (Pamuk Prenses, Harry Potter vb.), uzun süredir gençler
arasında büyüyü teşvik ediyor. Hepimiz, Pamuk Prenses’teki “Sihirli Ayna”yı fark
etmişizdir, büyüde de aynı yöntem kullanılıyor.
Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bize kafirleri herhangi bir
şekilde taklit etmemizi yasaklamıştır. Bu durumda İslam’da büyücülük / okült
tekniklere benzer şifa tekniklerine nasıl izin verilebilir? Bu tür tekniklerin
şüphesiz faydalı / iyileştirici etkileri vardır. Bu, Şeytan’ın bu tür şifacılara
ve onların uygulamalarına olan inancınızı güçlendirmek için tuzağıdır, bu
nedenle bu seanslarda kendinizi bıraktığınız anda, Şeytan sizi bir anda terk
eder; çünkü amaçlarına ulaşılmıştır (büyü yoluyla büyüyü yenmekle ve büyü
yoluyla şifa bulacağımızla bizi kandırarak).
Allah, Kurân-ı Kerîm’de bize şunu söylüyor:
“Onlardır en fazla ziyan edenler
ki dünyâ yaşayışında bütün çalışmaları boşa gider, halbuki onlar, gerçekten de
kendilerinin iyilik ettiklerini, iyi işlerde bulunduklarını sanırlardı.” (Kehf
104) [46]
Ayna ve Cinler
Aynalarla ilgili birkaç fobi vardır. Katoptrofobi, aynalardan, özellikle de
kişinin kendi imajından korkmasıdır. Spektrofobi, (genellikle aynalarla
ilişkilendirilen) hayaletler ya da hayalet (ya da cin) korkusudur.
Pek çok kültürde insanlar meditasyon, ruhsal uygulama ve büyücülük için
aynaları kullandılar. Aynalar, ayrıca ruhların geliş ve gidişlerini kısıtlamak
ve kontrol etmek için kullanır. Ayinlerde insanlar aynaları cinnî’yi, iblisleri
vb. Çağırmak ve onlarla iletişim kurmak ve onları büyücünün iradesine bağlamak
için kullanırlar! Bazı ritüellerde cin, bir nesneye bağlıdır (bir şişeye sıkışıp
kalan meşhur Alaaddin’in cini gibi). Bu bağlamda ayna, cinnî’yi tuzağa düşürmek
için kullanılan nesnelerden biridir.[47]
Kimi İngilizce İslami sitelerde bir cinin bir insana aşık olabileceğinden ve kıskaçlığından ona yaklaşan herkesi incitmeye çalışacağından, aynanın önünde
çıplak durulmaması gerektiğini ya da aynada çıplak olarak bedene bakılmaması
gerektiğini söyler.[48]
Durgun su ya da ayna ile cin çağırma inanışı da olduğundan, aynalar yine cinlerle ilişkilendirilir.[39][40]
Ayna, Negatif Varlıklar ve Negatif Enerjiler
Çoğu durumda insanlar tarafından deneyimlenen bu fenomenler, hepsinde olmasa
da, iyi huylu olmaktan ziyade negatif görünen enerjiye sahiptir. Bununla
birlikte, görünen kötü niyetin bir kısmı olumsuz bir ruhtan ziyade bir korku
faktörü, telkin veya yanlış yorumlamadan kaynaklanıyor olabilir.
Paranormal aktiviteler, şunları içerir:
Gölge İnsanlar: Bunlara perili aynalarla bağlantılı olarak sıklıkla
tanık olunmuştur. Tanıklar, sadece aynaların yanında duran gölge insanları
değil, aynı zamanda yapının içinde ve onlara girip çıkarken de gördüklerini
anlatmaktadır. Oldukça az sayıda vakada ise soğuk noktalar, sesler, gürültüler
ve küreler gibi başka olaylar da bildirilmiştir. Hoştan iğrenç olana kadar
değişen kokular da tanımlanmıştır.
Garip Sis: Sisler sadece aynalara girip çıkarken görülmekle kalmaz,
aynı zamanda bazen daha tanınabilir şekillere dönüşürler — genellikle insansı
bir şekile. Kimileri, bu sislerin aynaların içinde olduğu kadar odanın içinde de
hareket eden yoğun, karanlık kütlelere dönüştüğünü anlatıyor. Tanıklar
tarafından bildirilen duygular, genellikle olumsuz niteliktedir. Öfke, düşmanlık
ve kötülük, yaşanan duygulardan bazılarıdır. Ek olarak, insanlar aynı anda
meydana gelen diğer olayları da anlattılar — soğuk noktalar, küreler, parlayan
gözler, hırıltılar, sesler ve poltergeist aktivitesi gibi.
Yüzler: Bu, perili aynalarla ilişkili olarak insanlar tarafından
bildirilmiş en sık görülen tezahürdür. Yüzler, çoğu zaman insandır ve bazen
tanıkların tanıdığı yüzlerdir. Ancak insanların dışında başka varlıkların /
şeytani yüzlerin de ortaya çıktığı bildirilmiş vakalar da bulunmaktadır.[32]
Ruhsal Portallar
Aynalarla ilişkilendirilen bunca paranormal faaliyetle, portal olarak ün
kazanmaları şaşırtıcı değildir. Ama bir portal, tam olarak nedir?
Ruhsal portallar, yeni bir kavram değildir ve uzun bir süredir
kullanılmaktadır. En temel düzeyde portalların ruhsal enerji ve diğer boyutlar
için bir tür giriş ve çıkış noktası oldukları düşünülmektedir. Ayrıca
portalların filme çekildiği ya da fotoğraflandıkları iddia edilmiştir.
Bir portal gördüğü iddia edilen insanlar, onları bir girdap rüzgarına ya da
alternatif olarak uzun bir dönen şekle benzer olarak tanımlamışlardır. Aşağıda
bir portalın bazı özellikleri verilmiştir:
- Bir portalın, ruhsal alemleri / boyutları çevreleyen enerji alanlarında
bir delik ya da pencere olduğu düşünülmektedir. Ruhlar gibi enerji varlıklar
da bu açıklıklardan fiziksel düzleme geçebilir.
- Negatif ruhlar, sıklıkla portallardan gelir. Bunun gerçekleştiğine
inanılıyor; çünkü fiziksel düzleme en yakın astral katman, negatif enerjinin
ve varlıkların bulunduğu bir alandır. Bu nedenle bir pencere açıldığında,
negatif enerjinin önce geçmesi daha olasıdır.
- Çoğu portalın fiziksel aleme hem giriş hem de çıkış için iki yönlü bir
yol olduğuna inanılıyor.
- Portalların yakınında çok yüksek düzeyde paranormal aktivitenin
gerçekleştiği iddia ediliyor.
- Birçoğu, portalların dünyanın her yerinde bulunduğuna ve hatta bazı
sıcak noktalar olabileceğine inanıyor.
- Yine birçoğu, bu portalları sadece manevi varlıkların değil, aynı
zamanda diğer boyutlardan varlıkların / uzaylıların da kullanabileceğine
inanıyor.
- Tamamen olumlu olan, özel ama çok nadir portallar olduğu
düşünülmektedir. Ruhsal olarak ilerlemedikçe hiçbir alt astral ya da
boyutsal varlık bunlara giremez.
- Bazı medyumlar ve maneviyatlarını geliştirenler, sadece portalları
hissetmediklerini, aynı zamanda onları kapatıp açabileceklerini iddia
ediyorlar.
- Birçok kişi tarafından portalların ve girdapların aynı şey olduğu
düşünülmektedir. Bununla birlikte, birçok medyum ve araştırmacı, bunun tam
aksine inanıyor. Bir girdap, basitçe saf bir enerji kuşağıdır, ne negatif ne
de pozitiftir ve bir kapı değildir.
- Aynalar dışında, fiziksel alem içinde giriş / çıkış alanlarında
portalların var olduğu düşünülmektedir. Örneğin, kapılar, pencereler ve
hatta dolaplar / gardıroplar gibi yerler, potansiyel olarak portal
alanlarıdır.[32]
Kaynaklar
[1] Zekiye Budak, “Görüntü - Mekân İlişkisinde İmge” (yüksek lisans sanat
çalışması raporu), Hacettepe Üniversitesi, Güzel Sanatlar Enstitüsü, Heykel
Anasanat Dalı, Ankara 2018, s.26-27.
[2] Yrd. Doç. Dr. Necati Sümer, “Mitolojik ve Dinsel Bir Sembol Olarak Ayna”,
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Ekim 2017, Doi Number: https://dx.doi.org/10.17719/jisr.2017.1986,
Cilt: 10, Sayı: 52, s.1367-1373.
[3] Jacob Grimm ve Wilhelm Grimm, “Jacob ve Wilhelm Grimm Masallar” (Kinder-und
Hausmarchen), MEB Yayınları, Ankara 1999, s.14-19.
[4] D. Mehmet Doğan, “Büyük Türkçe Sözlük”, İz Yayıncılık, İstanbul 1996, s.91.
[5] Serdar Mutçalı, “Arapça - Türkçe Sözlük”, Dağarcık Yayınları, İstanbul 1995,
s.303.
[6] Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Şahin, “Bâkî Dîvânı’nda Ayna Metaforu”, International
Journal of Social, Humanities and Admınıstrative Sciences, 2020, Vol: 6, Issue:
25, s.521.
[7] Yozo Nanba (難波 洋三), “Mirror with Geometric Patterns and the Four Spirits”,
https://www.kyohaku.go.jp/eng/dictio/kouko/houkaku.html (çev. Akhenaton)
[8] Emma Lee, “Mirrors as Portals”, https://aminoapps.com/c/pagans-witches/page/blog/mirrors-as-portals/vd8o_602UnuNvKKZrR57KEjWLGzKoKp10
(çev. Akhenaton)
[9] “10 Magical Mirrors in Myth and Literature”, 15 Haziran 2017, https://strangeago.com/2017/06/15/10-magical-mirrors-myth-literature/
(çev. Akhenaton)
[10] “Gılgamış Destanı”, çev. Muzaffer Ramazanoğlu, MEB Yayınları, Ankara 1941,
s.36.
[11] Gallagher Flinn, “How Mirrors Work”, https://science.howstuffworks.com/innovation/everyday-innovations/mirror4.htm
(çev. Akhenaton)
[12] Güliz Ulu, “Batıl İnançların Çin Toplum Yaşamına Etkisi” (yüksek lisans
tezi), Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doğu Dilleri ve
Edebiyatları (Sinoloji) Anabilim Dalı, Ankara 2012, s.44.
[13] Güliz Ulu, a.g.e., s.27.
[14] Azra Erhat, “Mitoloji Sözlüğü”, Remzi Kitabevi, İstanbul 1996, s.264-265.
[15] Sabine Melchior - Bonnet, “Aynanın Tarihi”, Dost Kitabevi, Ankara 2007,
s.173.
[16] “Mirrors In Spiritual And Metaphysical Beliefs”, https://anomalien.com/mirrors-in-spiritual-and-metaphysical-beliefs/
(çev. Akhenaton)
[17] Prof. Dr. Harun Güngör ve Arş. Gör. Bekir Köylü, “Türk Halk İnanışları”
(ders notları), Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Kayseri 2014, s.11.
[18] Prof. Dr. Harun Güngör ve Arş. Gör. Bekir Köylü, a.g.e., s.19.
[19] James Frazer, “Altın Dal - Dinin ve Folklorun Kökleri”, çev. Mehmet H.
Doğan, Payel Yayınevi, İstanbul 2004, Cilt: 1, s.143.
[20] James Frazer, a.g.e., s.128.
[21] Jeremy Roberts, “Chinese Mythology A to Z”, Facts on File Press, New York
2009, s.15.
[22] Jeremy Roberts, a.g.e., s.72.
[23] Harry Rabbinowicz, “Death” maddesi, “Encyclopedia of Judaica”, Ed. Fred
Skolnik, 2. Edition, Vol 5, Thomson Gale Press, New York 2007, s.519.
[24] Aaron Rothkoff, “Mourning” maddesi, “Encyclopedia of Judaica,” Ed. Fred
Skolnik, 2. Edition, Vol 14, Thomson Gale Press, New York 2007, s.588.
[25] James Frazer, a.g.e., s.145.
[26] Ebû Dâvûd, “Edeb”, 49; Tirmizî, “Birr”, 18.
[27] İbnü’l Arabî, “Fusûsu’l – Hikem”, Çeviri ve Şerh: Ekrem Demirli, Kabalcı
Yayınevi, İstanbul 2013, s.25
[28] İbnü’l Arabî, a.g.e., s.151-162
[29] Feridüddin-i Attar, “Mantık Al-Tayr”, çev. Abdülbaki Gölpınarlı, 2. Cilt,
MEB Yayınları, İstanbul 2001, s.175-177.
[30] İskender Pala, “Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü”, Kapı Yayınları,
İstanbul2016, s.57.
[31] “Spiritual Uses for Mirrors”, https://diy-wicca.com/index.php/wicca/139-spiritual-uses-for-mirrors
(çev. Akhenaton)
[32] “The Supernatural Fear of Mirrors”, 12 Nisan 2018, https://thehauntedpen.com/2018/04/12/the-supernatural-fear-of-mirrors/
(çev. Akhenaton)
[33] “Haunted Mirror Myths & Superstitions”, https://www.twowaymirrors.com/haunted-mirror-myths/
(çev. Akhenaton)
[34] Güliz Ulu, a.g.e., s.17-18.
[35] Cenk Tekin, “Ruh ve Doğa Ötesi Bilimleri Sözlüğü”, Paragraf Yayınevi,
Ankara 2005, s.85.
[36] Dr. Öğr. Üyesi Yılmaz Irmak, “Bingöl Halk İnançları ve Uygulamaları”, Dil
ve Edebiyat Araştırmaları, Bahar 2018, ISSN: 1308-5069 - E-ISSN: 2149-0651,
Sayı: 17, s.198.
[37] Emeana Saeid, “Why is Looking into a Mirror at Night Creepy?”, https://www.quora.com/Why-is-looking-into-a-mirror-at-night-creepy
(çev. Akhenaton)
[38] “What Happens When You Look in the Mirror at Night?”, https://answers.yahoo.com/question/index?
qid=20110403153733AApeRiM (çev. Akhenaton)
[39] Ahmet Atilla Şentürk, “Osmanlı Şiiri Kılavuzu”, OSEDAM, İstanbul 2016,
Cilt: 1, s.492.
[40] Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Şahin, a.g.e., s.531.
[41] “Mirrors & The Paranormal”, 2 Ocak 2018, https://www.astonishinglegends.com/astonishing-legends/2018/9/30/mirrors-amp-the-paranormal
(çev. Akhenaton)
[42] Ed. M. Maclen Stanley, “Monsters in the Mirror: No Really, Literal Monsters”,
2 Ağustos 2014, https://www.psychologytoday.com/us/blog/making-sense-chaos/201408/monsters-in-the-mirror-no-really-literal-monsters
(çev. Akhenaton)
[43] “Troxler’s Fading”, https://en.wikipedia.org/wiki/Troxler's_fading (çev.
Akhenaton)
[44] “Jinn in the Mirror”, https://www.reddit.com/r/Paranormal/comments/c89jnb/jinn_in_the_mirror_my_sisters_story_that_gives_me/
(çev. Akhenaton)
[45] Liz Farsaci, “Ghost Hunters ‘Find Proof’ of 19th Century ‘Man in the Mirror’
Spirit Haunting Irish Castle”, 22 Haziran 2020, https://www.irishmirror.ie/news/irish-news/ghost-hunters-find-proof-19th-22230016
(çev. Akhenaton)
[46] “The Mirror”, https://spiritualhealinginislam.webs.com/themirror.htm (çev.
Akhenaton)
[47] “Why are Jinns Scared of Mirrors?”, https://www.quora.com/Why-are-Jinns-scared-of-mirrors
(çev. Akhenaton)
[48] Soha Naveed, “Here Is Some Unknown Information About Jinns You Should Be
Aware Of!”, 10 Haziran 2018, https://www.parhlo.com/unknown-information-about-jinns/
(çev. Akhenaton)
[49] Ziya Şükün, “Âyîne” maddesi, “Farsça-Türkçe Lügat”, Gencinei Güftar
Ferhengi Ziya, MEB Yayınları, İstanbul 1984, s.96.
Bu sayfa hakkında yorum ekle: