Ruh Molekülü Ya Da Dimetiltriptamin (DMT)
Hazırlayan: Akhenaton
Dimetiltriptamin (DMT) ya da başka bir ifadeyle “ruh molekülü” (spirit
molecule), epifiz bezi tarafından üretilen diğer maddelerden biri de çok küçük
bir moleküldür.[1] C12H16N2 şeklinde gösterilir. Bitki aleminde bolca, memelilerde ise nörotransmiter olarak
eser halde bulunan bir maddedir.[2]
Güçlü psikotropik özelliklere sahip olan Dimetiltriptamin, doğada da birçok
bitki türünde bulunan bir metillenmiş indolalkilamindir. Dimetiltriptamin
yapısal olarak serotonin, melatonin hormonu ve bufotenin, psilosin gibi
halüsinojenik triptaminlere benzer.[3]
Dimetiltriptamin’in insanlardaki işlevi ise; kâinatta bilinen tüm
canlılardaki mevcut haliyle bu molekülün, insanın evrendeki tüm canlılarla
(varlıkla) arasındaki ortak bir dil olabileceği yönündedir. Hatta belki de Dünya
gezegenimiz ve diğer gezegenler, galaksiler ve bilinen tüm varlık ile ortak
rezonans dili olabileceği ileri sürülmüştür.[4]
Normal şartlar altında epifiz bezinin uyku sırasında eser miktarda
salgıladığı Dimetiltriptamin, rengarenk rüyaların ve “yarı ölüm hali” benzetmesi
yapılan ileri seviye uykuların da müsebbibidir. Yaşayan tüm canlılarda belirli
oranda bulunan bu kimyasal bileşik insanlarda en çok doğum ve ölüm anlarında,
[8] uyku sırasında ise rüyaların görüldüğü evrede, sabaha karşı 3-4 gibi
salgılanır.[1] Rüyaların tür ve şekli ise bu molekülün ne kadar salgılandığı ile
ilgilidir. [5]
Bu molekül, çok fazla psikedelik (hayal gördüren) bir etki yaratırken,
yetersiz Dimetiltriptamin ise dünyayı donuk, sönük ve gri görmemize yol açar.[6]
Halk arasında “üçüncü göz” diye tabir edilen yerin denk geldiği yer, aslında
Dimetiltriptamin’in salgılandığı pineal bezin tam üstüdür.[7]
Kalbi duran ve bir süre ex (ölü) halde kaldıktan sonra yaşama tekrar dönen
hastaların deneyimleriyle büyük benzerlikler gösteren Dimetiltriptamin
deneyiminin, sanatsal yaratıcılığı, pozitif düşünceyi ve sezgileri de
güçlendirdiği düşünülmektedir. Belki de bu yüzden Dimetiltriptamin maddesini
içeren üzerlik tohumu yüzlerce yıldır Anadolu’da “kötü gözleri ve nazarı” kovan
bir tütsü olarak kullanılmıştır. [8]
Dimetiltriptamin, belki de en çok Güney Amerika’da Amazon havzasındaki yerli
halk tarafından şamanik törenlerde yüzyıllardır kullanılan ayahuasca, hoasca ve
yage gibi karışımların içinde bulunan temel psikoaktif bileşiklerden biri olması
ile tanınmaktadır.[9]
Tarihçe
Dimetiltriptamin ile ilgili ilk bilimsel bilgilerin elde edilmesi,
Dimetiltriptamin molekülünün Manske tarafından 1931’de laboratuarda
sentezlenmesi ile başlamıştır.
Dimetiltriptamin, ilk kez 1946 yılında Brezilyalı kimyacı Oswaldo Gonçalves
deLima tarafından Mimosa tenuiflora bitkisinin köklerinden izole edilmiştir.
1950’lilerde, Dimetiltriptamin’in bir Amazon bitkisi olan Anadenanthera
peregrina tohumları ile hazırlanan ve Amazon’da şamanik ritüellerde kullanılan
"cohoba" ve "yopo" olarak adlandırılan psikoaktif bir tütsü içindeki güçlü
psikoaktif bileşiklerden biri olduğu tespit edilmiştir.
Saf Dimetiltriptamin’in insanlardaki halüsinojenik ve psikoaktif etkileri ise
ilk kez 1956 yılında Stephen Szara tarafından rapor edilmiştir ve bileşiğe olan
ilgi artmaya başlamıştır.
1960’larda ise Amazonda dini ritüellerde kullanılan ve Virola türünden bir
bitkiden hazırlanan epena adlı tütsünün de Dimetiltriptamin içerdiği
bildirilmiştir. Ardından, 1965 yılında Franzen ve Gross, Dimetiltriptamin’i
insan idrar ve kanının normal bileşenleri olarak rapor etmiş ve 1972 yılında ise
ilk kez Saavedra ve Axelrod tarafından Dimetiltriptamin’in fare ve insan
beynindeki varlığı gösterilmiştir. Böylece Dimetiltriptamin’in bir endojen
halüsinojen olduğu ileri sürülmüştür.
Bu bulgular ve daha sonraki araştırmacıların yaptığı çalışmalar doğrultusunda
Dimetiltriptamin’in psikedelik etkileri kesin olarak gösterilmiş ve yüksek
konsantrasyonda vücuda alımı sonrası hızlı ve kısa süreli görsel
halüsinasyonlara yol açması onu ilgi konusu yapmıştır. Çalışmalar ilerledikçe de
Dimetiltriptamin’in psikoaktif etkilerinin yanısıra farklı fizyolojik etkileri
olabileceği, bir nörotransmitter ya da nöromodülatör olarak etki gösterebileceği
ile ilgili veriler elde edilmiştir.[9]
Bu konudaki en ünlü bilimsel çalışma, ABD’de New Mexico Tıp Fakültesi’nde
Prof. Dr. Rick Strasman tarafından, fakülte, hükümet ve FDA’dan onay alınarak
gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmada pineal bezden salgılanan "dimetiltriptamin"
adlı maddenin gönüllü denekler üzerinde uygulanmasıyla, ölüm öncesi deneyimler,
halüsinasyonlar ve beden dışı deneyimler gibi paranormal olaylar saptanmıştır.
Deneklerin çoğunda benzer deneyimlerin yaşanması, Dimetiltriptamin’nin "ruhun
molekülü" olarak anılmasına sebep olmuştur.[10]
Strassman tarafından orijinal bir çalışma olarak yayınlanan klinik
araştırmaya göre Dimetiltriptamin, ilk kez onlarca gönüllü insanlar üzerinde
kullanılarak denenmiştir. 1995’de tamamlanan gönüllü insanlardaki bu çalışma;
Dimetiltriptamin’in özellikle kardiovasküler, otonomik ve nöro-endokrinolojik
etkileri hakkında insanların kendi öznel/içsel deneyimlerini ortaya çıkarmıştır.
Bu çalışmada Dimetiltriptamin’in gönüllüler üzerinde en sık ve ortak etkisi
bedenden ayrılma hissiyle birlikte (embodiment), zamansızlık ve mekânsızlık
algısıydı. Yine en önemli bir ortak deneyim de deneklerin, yaklaşık 15 dakika
süren ayılmalarına kadar geçen süreyi, sonsuz bir zaman-dilimi olarak
algılamaları ve kelimelerle tarif edemedikleri çok yüksek düzeyde mutluluk
hissetmeleriydi. Aslında hepsinin yaşadığı bilinç-üstü deneyim gerçekte beyin
kimyasının değişmesinden başka bir şey değildi.[4][11]

Şamanizm’de çok önemli bir yere sahip olan Dimetiltriptamin, Güney Amerika yerlilerinin bazı Dimetiltriptamin içeren bitkilerle hazırladıkları “Ayahuasca” adı verilen çayda bulunmaktadır.
Dimetiltriptamin ve Din
Dimetiltriptamin, yeryüzündeki bütün dinlerin ya çıkış noktası olmuş ya da
tam odağında var olup, oluşumuna yön vermiş bir maddedir.[12]
Pineal bezin, gece saat 03.00 civarında maksimum aktiviteye ulaşmasıyla
insanın ruhsal/mana âlemlerine açıklık ve yatkınlık kazanması arasında enteresan
bir paralellik bulunmuştur. Bu açıdan geceler ve seher vakitleri ruh-zihin-beden
sisteminde, ruhun bedenin tesirinde daha az kaldığı ve seyahatinin daha kolay
olduğu zaman dilimleridir. Gecenin sonuna doğru kişi uyandığında (02-04 arası)
Pineal bez maksimum seviyede aktif olup başta Melatonin olmak üzere diğer tüm
salgılar da bu saatlerde maksimum seviyededir.[7]
İlginç biçimde, deniz seviyesinden yükseklerdeyken epifiz aktivitesi
farklılıklar arz etmektedir. Bezin, dağların zirvesinde fazla hormon salgıladığı
belirlenmiştir. Birçok inziva yeri, manastır ve ibadet için seçilen mağaralar da
yükseklerdedir. Bu irtifalarda, hormonun faydası ile üst bilinç seviyesindeki
bağlantıların kolay kurulabildiği ve iç ışık kaynağımızın aktive edildiği
sonucuna varılmıştır. Bu yüzden tarih boyunca tüm ibadethaneler, olabildiğinde
yükseğe yapılmıştır. Yani ibadethanelerin yükseğe yapılmasının sebebi,
matematiksel olarak Tanrı’ya yakın olmak değil ama bir nevi bu hormonun da
yardımıyla üst bilinçlerle daha fazla iletişimde bulunmaktır. Tibet
manastırlarından tutun da Hıristiyan manastırlarının da yüksek yerlere yapılması
bu yüzdendir: Bu hormonun salgılanımını artırmak. Ve ayrıca Hz. Muhammed’in
riyazete yüksek ve karanlık bir mağarada çekilmesi, ilk orada emir alması da
kimilerine göre bu yüzdendir. [10]
Tibet gurularının çok yüksek ve kayalıklı Tibet Dağlarında, kadim Hıristiyan
Manastırlarının yüksek dağlarda, Resulullah’ın Cebel-i Nur’daki Hıra
Mağarası’nda (rakım yaklaşık 1000 metre) ve birçok bilge insanın dağlık
bölgelerde yetişmesinin birçok hikmetlerinden birisi, belki de bezin bu durumu
ile alakalıdır. Nitekim “Işık terörü” olarak isimlendirilen vakalarda, aşırı
parlak ve bol ışıkla aydınlatmanın yapıldığı yerlerde bezin sağlıklı işleyişinin
bozulduğu rapor edilmiştir. Bu da başta uykusuzluğa ve bunun neticesinde kronik
strese, immün-sistem zafiyetlerine ve birçok psikosomatik hastalıklara sebep
olmaktadır.[3] Hz. Musa’nın gittiği ve 10 emri aldığı şu kutsal dağdaki mağarada
da yine Dimetiltriptamin içeren bitkilerin yetiştiği iddiaları vardır.[7]
Dimetiltriptamin; insanda mistik zevk ve halleri, metafizik âleme geçişi
tetikler. Örneğin, çeşitli bitkilerin tohum ve meyvelerindeki Dimetiltriptamin
molekülü, yiyecek ya da içecek olarak vücuda alındığında, Pineal bezden
salgılanan Dimetiltriptamin molekülüne benzer tesirlere yol açar. Pineal bezden
salgılanan bu aminlerin yoğun salınım zamanlarında (sirkadiyen ritmin belirli
dönemlerinde) insan, bilincin farklı durumlarına daha yatkın olabilir. Aslında
çok uzun süredir kadim gelenekler, mistik deneyimleri ortaya çıkarabilmek için
pek çok dini nitelikte ritüele/pratiğe sahiptir.[4]
Bireyin deneyimlediği kendinden geçme, vecd durumu, trans hali, bilinç
kaymaları, mistik hazlar, cezbeler, meditasyon, hipnoz, yoga ve zikir ayinleri
epifiz bezinin uyarılmasından kaynaklanmaktadır. Örneğin, Şaman ayinlerinde
transa geçmek için çay, tütsü ve buhur olarak kullanıldığı bilinen bu tür
bitkilerin epifiz bezini uyardığı ya da bu bezin salgıladığı maddelerin
benzerini vücuda verdiği artık anlaşılmıştır.[1]
Şamanizm’de çok önemli bir yere sahip olan Dimetiltriptamin, Güney Amerika
yerlilerinin bazı Dimetiltriptamin içeren bitkilerle hazırladıkları “Ayahuasca”
adı verilen çayla deneyimlenebilir. Ruhun bedenden ayrılarak bambaşka bir boyuta
geçtiği bu Dimetiltriptamin yüklemelerinde, Budizm ve Hinduizm inanışının
temelini oluşturan “çakra” kavramıyla da benzerlikler olduğunu görülür. Epifiz
bezleri normalden fazla Dimetiltriptamin salgılayan kişiler, bu deneyimden sonra
yaşadıklarını çok net aktaramasalar da; renklerin, seslerin, kokuların her
zamankinden daha canlı olduğunu ve tartışmasız bir “birlik” hissiyatı içine
girdiklerini aktarmaktadırlar. Tüm evrenle muhteşem bir uyum içinde olma hali de
yine Sufizm’deki “Vahdet-i Vücud” kavramı ile ilişkilendirilebilir.[8]
Günümüzde Dimetiltriptamin içeren ayahuasca, Peru, Kolombiya ve Ekvator’daki
Amazon yerli halk arasında etnik tıp ve Şamanizm’in önemli bir unsurudur. Amazon
Havzasında ayahuasca kullanımının kökenleri bilinmemektedir, çok sayıda yerli
kabile arasında oldukça yaygın olması nedeniyle 19. yüzyılın ortalarında batıda
dikkat çekmiştir.
Brezilya’da ve Dünya genelinde Amazon Şamanizmi, Hıristiyanlık, spiritüalizm
ve Afrika-Brezilya dinlerinden çeşitli öğeleri harmanlayan Santo Daime, União do
Vegetal ve Barquinha gibi senkretik dinlerin ayinlerde Ayahuasca kutsal bir
karışım olarak kullanılmaktadır. Dünya çapında yaklaşık 20.000 kişinin, dini
törenlerinde Ayahuasca kullanımını kutsal kabul eden çeşitli Brezilya dini
inanışlarının üyesi olduğu tahmin edilmektedir.
Birleşik Devletler'de ritüellerde ve dini törenlerde düzenli olarak ayahuasca
kullanan kişilerin sayısı artmaktadır. Brezilya ve Amerika’da senkretik dini
gruplar tarafından ayahuasca’nın ritüellerde kullanılması yasal olarak
onaylanmıştır.
Ayahuasca’nın psikolojik ve tıbbi faydaları bilim insanları, hekimler ve
entelektüellerin ilgisini çekmiştir. Pek çok Kuzey Amerikalı ve Avrupalı,
"ayahuasqueros" olarak da adlandırılan geleneksel şamanların liderliğindeki
ayahuasca törenlerine katılmak için Amazon’a gitmektedir. Amazon’da Ayahuasca
turizminin büyümesi, giderek artan sayıda turistlerin de bu bölgeye gitmesine
olanak sağlamaktadır.[9]
Rick Strassman [13], laboratuarında gönüllü denekler üzerinde
gerçekleştirdiği bir deneyde, Dimetiltriptamin’in dışarıdan bedene enjekte
edilmesi sonucunda bireyin paranormal aktiviteler ve sanrılar deneyimlediğini
ortaya koymuştur. Böylece bu maddenin ruhu uyarıcı özelliği bilimsel olarak da
kanıtlanmıştır.[1]
Güney Amerika’daki yerel kültürlerde şifa, istirahat, avlanma ve manevi
performans amacıyla Dimetiltriptamin içeren bitkilerin kullanımı bugün bile
oldukça yaygındır. Fakat konuyla ilgili bilimsel araştırmalar henüz yeterli
değildir.[13][1]

Dimetiltriptamin, ruhun bedene girip
çıkmasını sağlayan hormon olarak da adlandırılır..
Dimetiltriptamin ve Ruh
Dimetiltriptamin, insan bilinci üzerinde çok etkili ilahi bir hormondur.[12]
Doğum ve ölüm anında en yoğun şekilde salgılandığı için ruhun bedene girip
çıkmasını sağlayan hormon olarak da adlandırılır.[1] Bu konuyu derinlemesine
inceleyen psikanalist Rick Strassman tarafından "Ruh Molekülü" olarak
adlandırılmıştır[2]
Dimetiltriptamin vb. Moleküller biz insanları bilimden ruhsal dünyaya taşıyan
uyarıcıdırlar. Bu yüzden Pineal bez, birçok ezoterik fizyolojik otorite
tarafından ilgi ve önemle incelenmiştir.[4]
Dimetiltriptamin vücutta doğum esnasında hem anne ve hem de bebek tarafından
salgılanmaktadır. Salgılamaların bu dönemlerde gerçekleşmesinin, az önce de
dediğimiz gibi ruhun bedene giriş ve çıkışının kolaylaştırılması ile ilgili
olabileceği düşünülmektedir.[5]
“Ölüme yakın deneyim” (near death experience) adı verilen ilginç olguların
yaşanmasına sebep olan maddenin Dimetiltriptamin olduğu düşünülmektedir [14]
“Ruh Molekülü” adlı belgeselde Dimetiltriptamin’e dayalı bir trans hali,
şöyle anlatılmaktadır:
...Şehri çok uzak mesafeden gördüm. Koyu yeşil renkteydi. Üstünde titreşen
ışıklar ve bulutlar vardı. Son derece hızlı hareket ettiği için tanımlanması çok
güç geometrik şekillerin yavaşlamasının ardından uzaklardaki şehri gördüm. Ben
bu manzarayı izlerken tam da gözlerimin önünden bir ışık topu, “bu da neydi”
dedirtircesine geçip gitti. Bu kadar yakın olması dışında korkmadım. Etrafıma
bakınmaya başladım. Sanki bu yerin içindeydim. “Neden buradayım?” derken hemen
sağımda, kocaman bir burnu ve yeşil cildi olan kadını gördüm. Bir düğme
çeviriyordu ve fark ettim ki uzaktaki şehrin ışıklarının gücünü artırıp
azaltıyordu. Ona baktığımı fark edince “Başka ne istiyorsun?” dedi. Ben de,
“Başka neyin var?” dedim. [12]
Ömer Hakan Yavaşoğlu’nun açıklamalarına göre, “Dimetiltriptamin, iki ayrı
dünyaya, yani iki zıt âleme kapı açabilen bir maddedir. Fiziksel bir molekül
olarak insanın dış dünyasını, fizyolojik etkileri açısından da ruh dünyasını
aydınlatır.” [15]
Dimetiltriptamin ve Cinler Alemi
Dimetiltriptamin’in ana etkisi, yoğun görsel ve işitsel halüsinasyonlar,
öfori (zindelik hissi, mutluluk, coşku…) ve uzayda, vücutta ve zamanda
değişiklik hissi ile birlikte psikolojiktir.
Pek çok kullanıcı, diğer dünyaları görmek, Dimetiltriptamin cinleri ya da makine
cinleri olarak adlandırılan uzaylı türleriyle konuşmak ve kimlik ile gerçeklik
algısında değişimler şeklinde derin ve hayat değiştiren deneyimlerden
bahsetmiştir.[16][17][18]
Dimetiltriptamin, hayvanlarda da bulunur. Ancak hayvanlarda insanların tam
tersine melatonin hormonu az, Dimetiltriptamin hormonu fazla salgılanır. Bu
yüzden hayvanlar, insanlara göre çok daha psişik özellikleri yüksek
varlıklardır. (Örnek olarak, halk arasında da bilinen kedi ve köpeklerin cinleri
görme yeteneğinin olduğu söylentisinin kökünde esasen bu vardır) Bununla
birlikte bitkilerde epifiz olmamasına rağmen hepsinde az yada çok
Dimetiltriptamin molekülü bulunur.[7]
Bazı hayvanlar, cinleri görebilirler. Bu hayvanların göz perdesi yoktur onun
için cinleri görüp onlardan rahatsız olabilirler. Özellikle kedi, köpek, keçi,
koyun, eşek, at gibi evlerde beslenebilen hayvanlar cinleri görebilirler. Bazı
hayvanlar ise cinlerin hayvanlarını görüp rahatsız olurlar.[19]
1 yaşını doldurmamış bebekler de cinleri görebilirler. Bebekler anlamsızca
bir noktaya baktıklarında ve bu bakış sırasında aniden korktuklarında çoğu zaman
cin görmüştür. Ancak bebekler melekleri de görebilirler onun için melekler
cinlerin bebekleri korkutmasını çoğu zaman engeller. Bebeklerin cinleri görme
sebebi epifiz bezinden salgılanan hormonlardır. Doğum anında annede normalden
fazla Dimetiltriptamin sentezlenir bu sayede anne doğum sancısını az yaşar bebek
ise doğumdan sonra epeyce uyur. Doğum sonrasında bebeklerin beyin omurilik
sıvılarında normalden çok fazla 5-MeO-Dimetiltriptamin bulunur. Bu sayede
bebekler fizik ötesi alemlere ile irtibat kurabilirler, ancak fikirleri
gelişmediği için anlayamazlar. Bebek büyüdükçe salgılanan hormon normal
insanlarda olduğu gibi azalır.[19]
Yeni doğanlar, bebekler ve küçük yaştaki çocuklar belli bir yaşa kadar madde
alemle madde ötesi alem arasında yaşarlar. Sadece cinleri görmezler melekleri de
görürler. Bilimsel olarak ispatlanması mümkün olmasa da onları gözlemlemeniz ve
sizin görmediğiniz ama onları tedirgin eden ya da mutlu eden durumları
anlatmalarını istemeniz yeterlidir. Henüz şartlanmamış beyinler asla yalan
söylemezler. Hayal alemleri çok geniş olsa da madde boyutuna henüz çok fazla
bulaşmadıkları için ilk yıllarında onların dünyalarında yalan diye bir kavram
yoktur.[20]
Dimetiltriptamin miktarı çocuklarda ilk yıllarda da yüksek seviyelerdedir.
Kendi çocukluk yıllarınızı hatırlayın; rüyalarınız, dünyaya bakışınız,
hayalleriniz, algılarınız nasıldı?
Genel olarak ilk 4 yıllık evrede çocuklar çift boyutlu bir yaşam sürerler.
Ruhsal yapıları henüz madde ötesi ile bağlarını tümüyle kesmemiştir. Duyu
organları ile madde boyutuna adaptasyon için sürekli bilgi derlerken, ruhsal
boyutlarla bağlantıları devam eder. Dimetiltriptamin miktarı epifiz bezinin bu
adaptasyon sürecinde sağlıklı çalışmasından dolayı yüksek miktarlarda
salgılanmaya devam edilir.
Epifiz bezi melatonin ve Dimetiltriptamin salgısına sağlıklı bir şekilde
devam ettiği için bebekler ve çocuklar çok kolay uyurlar, çok enerjik ve zinde
olurlar. Melatonin hormonunun düzenli salgılanması ve Dimetiltriptamin oranının
yüksek oluşu 3. Göz adı verilen ruhsal görüşün çocuklarda yüksek seviyelerde
olmasına neden olur.
- Düşünce dünyaları henüz kirlenmemiştir.
- Hiçbir şartlanmaları yoktur. Her şeyi olduğu gibi kabul edip, olduğu
gibi görür ve algılarlar.
- Tek bildikleri algıladıklarıdır.
- Bedenleri yabancı maddelerle kirlenmemiştir.
- Nefes alış verişleri olması gerektiği gibidir ve beyin ihtiyacı olan
oksijeni sağlıklı bir şekilde temin eder.[20]
Bir Halisojen Olarak Dimetiltriptamin
Dimetiltriptamin, vücutta periferik dokularda sentezlenen klasik bir
halüsinojendir [21] ve çay ya da tütsü olarak kullanıldığında bireyin zaman
algısını değiştirir.[1] Ülkemizde ve birçok ülkede kullanımı, bulundurması,
satışı yasak olan maddelerdendir.[14]
Araştırmacılar, 1940’lı yılların başlarında halüsinojen bitkilerde
Dimetiltriptamin’in var olduğunu bilmelerine rağmen, Dimetiltriptamin’in
kendisinin bir halüsinojen olduğunu 1950’lerin ortalarında keşfetmişlerdir.
[13][1]
Dimetiltriptamin, tıpkı "Liserjik asit dietilamid" (LSD) gibi genelde
halüsinojen olmasına karşılık, diğerlerinden çok farklıdır. Tipik
halüsinojenler, size olmayan şeyleri gördürür ve siz görürken, gördüğünüz
şeylerin aslında var olmadığının farkındasınızdır. Ancak Dimetiltriptamin
kullanmış olan insanlar, “zaten var olan ama daha önce fark etmedikleri bir
şey”i gördüklerini söylemektedirler.[14]
Sigma-1 reseptörü (Sig-1R) agonisti olduğu keşfedilen Dimetiltriptamin’in,
psikoaktif etkileri üzerinde durulmasına rağmen merkezi sinir sistemindeki
fizyolojik rolü halen bilinmemektedir.[21]

Ayahuasca bitkisi.
Bulunduğu Yerler
Hayvanlarda endojen bir bileşik olan Dimetiltriptamin, yeryüzünde 50’den
fazla bitki türünde (kanarya kamışı otu, mimoza, akasya, kuş otu, ayahuasca,
yüksük otu, anadenanthera peregrina, vb.) bulunmaktadır.[1] Birçok bitki türü
dışında ayrıca baklagiller, mantarlar, deniz süngerleri, tunikatlar ve
kurbağalar gibi yüzlerce organizmada da Dimetiltriptamin’in varlığı
bilinmektedir.[9]
Ayahuasca adı verilen halüsinojenik içecek, Banisteriopsis caapi bitkisinin
kök ve kabukları ile Psychotria viridis bitkisinin yapraklarının kaynatılması
ile elde edilir. Psychotria viridis bol miktarda Dimetiltriptamin’yi içerirken,
Banisteriopsis caapi harmin, tetrahidroharmin (THH) ve az miktarda harmalin
alkoloidlerini içerir. Bu alkoloidler genel olarak beta-karbolinler olarak
adlandırılırlar. Ayrıca harminin orijinal olarak Peganum harmala bitkisinden
izole edilmiş olmasından dolayı harmala alkoloidleri olarak da bilinirler.[9]
Dimetiltriptamin Seviyesi Artırma
Vücudunuzda Dimetiltriptamin seviyesini artırmanın yolları vardır: yeteri
süre aç kalmak ve karanlıkta (ışığa maruz kalmadan) durmak. Çünkü ışık
maruziyeti ve midenin doluluğu, Dimetiltriptamin yapımını azaltmaktadır.[14]
Yapılan çalışmalarda, Dimetiltriptamin üretiminin, kemirgen beyninde ve
adrenal bezinde stres koşulları altında arttığı gösterilmiştir. Ancak,
Dimetiltriptamin üretimini arttıran stres kaynaklı mekanizmanın, INMT
aktivitesindeki artıştan mı yoksa Dimetiltriptamin’in yıkımındaki azalmadan mı
kaynaklandığı henüz bilinmemektedir.[22]
Bazı bilim adamlarına göre stres sırasında Pineal bez çok önemli oranda
Dimetiltriptamin hormonu salgılar. Hatta meditasyon, oruç tutmak, inziva/halvete
çekilmek, ilahi söylemek, sükutla içimize yönelme/az konuşma sırasında Pineal
bez aktivasyonu artar ve Dimetiltriptamin seviyesinde bir patlama oluşabilir.
Yoğun meditasyon sonuçları ile Dimetiltriptamin vb. Moleküllerin (psikedelik)
etkileri de birbirine çok benzer.[4]
Dimetiltriptamin’nin Yan Etkileri ve Riskleri
Sigara benzeri şekilde içildiği zaman, kullanıcılar tarafından farklı bir
gerçeklik sağlayan, başka bir dünyaya ya da ölüme yakın bir deneyim olarak
anlatılan kısa ancak yoğun görsel ve işitsel halüsinasyonlar üretir.
Dimetiltriptamin’in olası yan etkileri:
- Kalp atışında artış,
- Kan basıncında artış,
- Göğüs ağrısı ya da sıkışması,
- Gerginlik,
- Gözbebeklerinde irileşme,
- Gözde hızlı ritmik hareketler,
- Baş dönmesi
Ağızdan alınması ile Dimetiltriptamin, mide bulantısına, kusmaya ve ishale
sebep olur.
Bireysel kullanıcıya bağlı olarak Dimetiltriptamin deneyimi, yoğun heyecan
verici ile kafa karıştıracak derecede korkutucu olmak arasında değişmektedir.
Deneyim öylesine güçlü olabilir ki kullanıcılar “trip”i gerçek hayata işleme ve
ilave etme konusunda sıkıntılar çekebilir.
Zihinsel yan etkileri ise, uyuşturucunun alımından günlerce ya da haftalarca
sonrasına kadar devam edebilir.
Dimetiltriptamin yapısal olarak, serotonin nörotransmitteri ile ilişkilidir
ve bu sebeple,”serotonin sendromu” olarak adlandırılan bir durum
Dimetiltriptamin kullanımı ile ilişkili olarak potansiyel ölümcül bir sağlık
riskidir. Antidepresan kullanan bireyler için ise en yüksek risktedir.
Serotonin sendromu, vücudun aşırı miktarda serotonin biriktirmesi ile ortaya
çıkar. Rahatsızlık genellikle değişik ilaçların bir kombinasyonunun alınması ile
ortaya çıkar.
Vücutta aşırı miktarda serotonin bulunması durumunda oluşabilecek semptomlar:
- Gerginlik,
- Kafa karışıklığı,
- Yüksek kan basıncı,
- Kas koordinasyonunda kayıp,
- Baş ağrısı.
Daha yüksek dozlarda Dimetiltriptamin, nöbete, solunumun durmasına ve komaya
sebep olabilir.
Daha önce psikolojik problemleri ya da şizofreni gibi zihinsel rahatsızlıkları
olan bireyler için Dimetiltriptamin, ciddi olumsuz sonuçlara yol açabilir.
Sınırlı araştırma verileri sebebi ile Dimetiltriptamin’in fiziksel bağımlılığa
ya da bağımlılığa sebep olduğu bilinmemektedir. Ancak, eğlence amaçlı kullanan
pek çok bireyde, psikolojik açlığa sebep olabilmektedir.
Bağımlılık yapıcı madde olarak değerlendirilmemesine rağmen Dimetiltriptamin,
birçok sağlık riskine sahiptir, korkunç halüsinasyonlar üretebilmektedir ve
psikolojik bağımlılığa sebep olabilir.[16][17][18]
Sinema’da Dimetiltriptamin
46 Yok Olan
Türkiye’nin sayılı genetik profesörleri arasında yer alan Murat GÜNAY (Erdal
Beşikçioğlu); tedavisi mümkün olmayan bir hastalık sonucu beş yıldır komada
bulunan kız kardeşi Ezo’yu (Ayça Eren) hayatta tutmaya çalışan, kendisini bu
hastalığın tedavisine adamış bir profesördür. Zamanla çevresindekileri kaybeden,
pek çok kişinin yarı yolda bıraktığı karakterimiz bu zorlu yolda yüzlerce
hastaya umut sayılabilecek bir ilaç keşfeder ve bir anda kendisini büyük bir
olaylar zincirinin arasında bulur. Gerçeğin peşinde olan ve inancından taviz
vermeden bu zamana kadar gelen profesör için artık hiçbir şey eskisi gibi
olmayacaktır. Bu sır dolu buluş, tanıdığı ve tanımadığı birçok kişinin hayatını
değiştirecektir.
Ayrıca dizi içerisinde Şaman ayininde kullandıkları Dimetiltriptamin içeren
sihirli çayın ismi ise ayahuska’dır.[24]
Enter the Void
“Enter the Void”, bugüne kadarki en gelişmiş sinematik araştırmalardan biri
olarak “Ruh Molekülü” (Spirit Molecule) olarak da bilinen Dimetiltriptamin
(Divine Moments of Truth) ve ölüme yakın deneyimin tema edinildiği bir filmdir.
Dimetiltriptamin, “ilahi ruh molekülü” ya da „tanrısal karar anı‟ olarak
Türkçeye çevrilebilir. “Enter the Void”, her şeyden önce görsel bir deneyim
sunan bir bilinçaltı yolculuğudur. Film boyunca izleyici, yaşamını kaybetmiş
birinin ruhunun peşine takılıp onu takip eder. Le Guin, kurmaca dünyanın
(fantezi), gerçek yaşamı anlamlandırma konusunda kazandırdığı deneyim nedeniyle
önemli olduğunu söyler. Enter the Void, filmlerde sıkça karşılaşılan hayalet
temasını görsel bir sunum eşliğinde gerçekçi bir içselleştirme ile aktarır.
Burke de “Enter the Void“in o güne kadar yapılan tüm psikedelik filmlerin
standartlığına karşı çekilen bir film olarak anıldığını belirtir. Noe, görsel ve
işitsel efektleri sıklıkla kullanarak görsel bir hikâye anlatıcı olarak
yarattığı evreni, elinden geldiğince çok sayıda ayrıntıya dayandırır ve bu
sayede izleyicinin yorumlama gücünü harekete geçirir.
Film, protagonist Oscar’ın Dimetiltriptamin etkisi altındayken
öldürülmesinden sonra yaşanan kargaşayı ve anıları boyunca yolculuğuna değinen
“Bardo Deneyimi“ni göstermektedir. Bardo Deneyimi, insan ruhunun ölümden tekrar
doğuma dek içinde bulunacağı koşulları ve geçireceği bilinç hallerini ayrıntılı
bir biçimde açıklayıp, ruha ölüm sonrasında geçirebileceği haller konusunda
rehberlik yapan bir Tibet kitabıdır. Bardo Deneyimi ile ruh, beden can verdikten
sonra tekrar anne rahmine düşmemesi için yeniden doğuş süreci boyunca
yönlendirilir. Batı’da bu kitaba “Tibet Ölüler Kitabı” denir. Filme konu olan
psikedelik madde, Dimetiltriptamin’dir.
Psikedelik madde, belli bir aurayı, farklılaştırılmış bilinç durumunu, tin’e
odaklanmayı, evrenle bütün olma çabasını ve varoluşsal aydınlanmayı sağlar.
Dimetiltriptamin maddesi ve “Tibet Ölüler Kitabı” arasındaki bağlantı, ruhun
bedenden ayrılışında geçmiş ve şimdiki zaman arasında hayallerle kurulu bir
yerde kalınmasıdır. Bu boşluk, araf olarak bilinir. Bardo Deneyimi’nde altı adet
aracı hal bulunur. Bunlardan ikisi, bu filmde yer alır: Chikai Bardo (ölüm
anındaki şuur hali) ve Chönyid Bardo (ölüm sonrasındaki şuur hali).[23]
Kaynaklar
[1] Nazife Varlı, “İslamî Bakış Açısıyla Epifiz Bezinin İşlevi”, Çekmece İzü
Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 8, Sayı: 16, 2020, s.88.
[2] “Epifiz Bezi: Hayalet Molekül”, Lab Medya (Laboratuar ve Sağlık Gazetesi),
Yıl: 6, Sayı: 34, Mart-Nisan 2016, s.42.
[3] Muzaffer Beyza Çetin Ozansoy, “N, N-dimetiltriptaminin Merkezi Sinir
Sisteminde Aksonal ve Dendritik Yapıların Oluşumu ve Nöronal Canlılık Üzerine
Etkilerinin İn Vitro Araştırılması” (doktora tezi), T.C. İstanbul Üniversitesi
Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Fizyoloji Anabilim Dalı, İstanbul 2018, s.2.
[4] Doktor Ali Akben, “Üçüncü Gözümüz: Pineal Gland”, 3rd International Creation
Congress in the Light of Sciences, Ekim 2019, Iğdır, s.53-56.
[5] Deniz Erten, “İşaret”, Destek Yayınları, İstanbul, ISBN: 978-605-311-055-2.
[6] “İnsan Zihnini Kontrol Etmek”, Popüler Bilim, Sayı: 264, Mart 2019, s.28.
[7] Mehmet Alper Gökçe, “Ruh Molekülü Nedir (DMT)”, https://qdoc.tips/download/ruh-molekl-pdf-free.html
[8] “Ruhun ve Bedenin Gizemli Buluşma Noktası: Epifiz Bezi”, Argemonia Dergisi,
Yıl: 3, Sayı: 11, Temmuz-Ağustos-Eylül 2018, s.23.
[9] Muzaffer Beyza Çetin Ozansoy, a.g.e., s.36-40.
[10] Alev Aksan, “Epifiz 3. Göz Müdür?”, Sevgi Dünyası, Eylül 2013, Cilt: 45,
Sayı: 537, s.38-39.
[11] Strassman, R.J(2001) DMT : The spirit Molecule A Docror’s Revolutionary
Researchingto the biology of Near-Deathand Myistical Eksperiences İSBN
0-89281-927-8 Park strret press 384 pages;
[12] https://havassite.com/dmt-di-methyl-tryptamine/
[13] Rick Strassman, “DMT: The Spirit Molecule: A Doctor’s Revolutionary
Research into the Biology of Near-Death and Mystical Experiences”, Park Street
Press, 2001.
[14] “Vahyin Mahiyeti ve DMT”, yskiyak.blogspot.com/2016/01/vahyin-mahiyeti-ve-dmt.html
[15] Ömer Hakan Yavaşoğlu, “Tevhid”, Kurânî Hayat Dergisi, 2012.
[16] “Everything you need to know about DMT”, https://www.medicalnewstoday.com/articles/306889
(İngilizce)
[17] “N, N-Dimethyltryptamine”, https://pubchem.ncbi.nlm.nih.gov/compound/N_N-Dimethyltryptamine
(İngilizce)
[18] Shaun L. Greene, “Tryptamines”, Novel Psychoactive Substances, 2013,
s.363–381.
[19] https://www.metafizikalemler.com/?p=145
[20] https://www.parapsikoloji.net/cocuklar-cinleri-gorur-mu/
[21] Muzaffer Beyza Çetin Ozansoy, a.g.e., s. xvi.
[22] Muzaffer Beyza Çetin Ozansoy, a.g.e., s.43.
[23] Dr. Tuba Çetinbaş, “Duyular İle Sinemayı Algılamak: “Ölüm Nedir? Sorusuna
Cevap: Enter The Void”, LAÜ Sosyal Bilimler Dergisi (X-II), Aralık 2019, s.209.
[24] https://tr.wikipedia.org/wiki/46_Yok_Olan
Bu sayfa hakkında yorum ekle: