
Satranç Önde Gelen Devlet Adamlarının Favori Oyunudur
Yunis Halilov
Türkiye Türkçesine Çeviren: Akhenaton
Satrancın insanlığa en değerli katkısı, yöneticiliği (analiz, hesaplama,
tahmin, öngörü, karar verme, sabır vb.) öğretmesidir. Gerçekten de satrançta
yönetmek için her şey var. Bu bakımdan, Sasani hükümdarı II. Hüsrev'in şu
sözleri büyük önem taşımaktadır:
“Bir hükümdar satrancı anlamıyorsa, bir krallığı nasıl yönetebilir?”
Tesadüfi değildir ki satranç hakkında yazılmış en kadim kitaplardan biri olan
ve Şemsüddîn Muhammed b. Mahmûd el-Âmülî tarafından yazılan “Nefâʾisü’l-Fünûn Fî
ʿArâʾisi’l-ʿuyûn”da satrancın tarifi şöyle verilmiştir:
“Satranç, oyunların şahıdır ve şahların oyunudur.”
Tarihin ünlü diplomatlarından Niccolò Machiavelli,
Richelieu
ve
Talleyrand;
dünya fatihlerinden
Makedonyalı Büyük İskender
ve
Timur;
devlet adamları Hârûn er-Reşîd,
Şah İsmâil “Hatâî”,
Yavuz Sultan Selim,
Napoléon Bonaparte,
Mahatma Gandhi,
Mustafa Kemal Atatürk,
İsmet İnönü,
Vladimir Lenin,
Adolf Hitler,
John Simon
ve Fidel Castro;
ABD Başkanları George Washington,
Abraham Lincoln,
Barack Obama ve
diğerleri, satrancı severek oynadılar.
Prusya Kralı Büyük Friedrich,
satranca karşı derin bir sevgiye sahipti ve hatta filozof Voltaire ile satranç oynadı.
Tarihte Rus İmparatoriçesi Büyük Catherine’nin de satranca ilgi gösterdiği bilinmektedir.

Hârûn er-Reşîd, Doğu’dan gelen bilgi adamlarla çadırında satranç oynarken.
Şemsüddîn Muhammed b. Mahmûd el-Âmülî’nin yukarda bahsi geçen kitabında,
beşinci ve en ünlü Abbasi halifesi Hârûn er-Reşîd’in satranç oynamasıyla ilgili
ilginç bir hikaye anlatılıyor:
Ünlü Abbasi halifesi Hârûn er-Reşîd, eşi Zübeyda ile iddialı satranç maçları
oynarmış. Oyunun şartı şuydu: Kaybeden, kazanan ne isterse yapacaktı! Bir
defasında oyunu kazanan halife, eşinden çırılçıplak soyunmasını ve rakkaselerle
oynamasını ister. Zübeyda, sözünü tutmasına rağmen bu hareketi için halifeye çok
kızmıştır. Birgün Zübeyda maçı kazanır ve o da kocasından saray mutfağında Meracil adlı çok çirkin bir cariye ile bir gece geçirmesini ister. Hârûn er-Reşîd,
karısına bunu yapmaması için yalvarsa da Zübeyda pes etmez.
Bu olayın üstünden uzun bir zaman geçer. Hârûn er-Reşîd ölür ve veliaht yerine oğlu Muhammed Emîn geçer.
Ancak, Hârûn er-Reşîd’in çirkin bir cariyeden olan oğlu el-Memûn, üvey kardeşine
isyan eder, onu ve annesi Zübeyda’yı yenerek iktidarı ele geçirir.
Bu olaydan sonra Zübeyda, ona şöyle der:
“Babandan bir oyun kazandım. Sonuç olarak itibarımı kaybettim. Sen, bir
satranç ürünüsün. Satrancı sev ve ona hizmet et!” [1]

Hârûn er-Reşîd’in Charlemagne’ye armağan ettiği satranç takımı.
Ayrıca tarihi kaynaklardaki diğer ilginç bilgilerden biri de Hârûn
er-Reşîd’in Fransa Kralı Charlemagne’ye bir satranç takımı hediye etmesidir.
Tarihteki bir diğer ilginç olay ise Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim ile
Safevi devletinin ilk kralı Şah İsmâil “Hatâî” arasında oynanan satranç
oyunudur.
Türk profesör İsmail Hikmet Ertaylan,“Tarih-i
Gülşen-i Maarif” ve “Trabzon Tarihi” kaynaklarına dayanarak, Şah İsmail ve Sultan Selim'in çocukken
hararetli
satranç turnuvaları yaptığını gösteriyor. Yazar, ayrıca bununla ilgili ilginç
bir hikaye anlatıyor. Şöyle ki, sonraları Osmanlı padişahı olan Sultan Selim,
Trabzon valisi iken bir zamanlar Tebriz’e gelir ve Şah İsmâil’in satranca büyük
ilgi gösterdiğini bilerek onu bir satranç karşılaşmasına davet eder.
Şah İsmâil, teklifi kabul eder ve kısa süre sonra bir satranç tahtası
getirilir. Oyun başlar ve Şah İsmâil birkaç numara kullanarak oyunu kazanır.
Başka bir oyunda Sultan Selim, Şah İsmâil’i mat ederek “Şah, mat oldu!” diye
bağırır. Bunu duyan Şah İsmail, Sultan Selim’e şöyle der: “Hiç şah mat olur mu?”
Herkes, Şah İsmâil’in bu davranışına şaşırır ve bu meselenin içyüzünü
anlayamaz. Halbuki o, çok hassas bir konuyu ustaca ve diplomatik bir şekilde
açıklamıştır. Şah İsmâil, “Şah mat oldu.” cümlesini tam olarak “şah öldü”
anlamında kullanmış ve şahın ölmediğini, ancak umutsuz bir duruma
düşebileceğini, yolların kapanacağını açıklamaya çalışmıştır.
Oyunda öldürülmez ve asla diğer taşlar gibi vurulup satranç tahtasının bir
kenarına bırakılmaz. O, satrançtaki şahın asla öldürülemeyeceği gibi Safevi
devletinin de asla yok edilemeyeceğini çok ince bir şekilde açıklamıştır.

Timur Satrancı.
Timur, bu oyuna o kadar bağlıydı ve rağbet göstermişti ki, “Timur Satrancı”
[2] olarak tarihe geçen yeni bir satranç oyunu icat etmişti. 10x11
ölçülerinde, daha fazla kareye ve farklı figürlere sahip olan bu oyun, günümüzde
de severek oynanmaktadır.
Öte yandan Napolyon, satrancı o kadar çok seviyordu ki öldüğünde kalbinin
çıkarılıp bir satranç kutusuna konulmasını vasiyet etmiştir.
Tarihte bir başka ilginç gerçek: Napolyon, 1816 yılında, St. Helena Adası’nda
ömür boyu sürgündeyken, kendisine en yakın arkadaşlarından biri tarafından
fildişi ve nefritten yapılmış bir satranç takımı hediye edilir. Ölümüne kadar bu
satranç takımıyla satranç oynayan Napolyon’un ölümünden sonra bu takım, büyük
meblağlarla defalarca satışa çıkarılmıştır. Daha sonra söz konusu satranç
takımının son sahibi, tesadüfen figürlerden birinin altını çevirerek açmanın
mümkün olduğunu keşfetti. Figürün içinde adadan kaçmak için çok kesin bir planın
saklı olduğu ortaya çıktı. Ancak Napolyon, bunu yaşamı boyunca asla
bilememiştir.
Lenin’e gelince, Sibirya’daki sürgünde evinden bir satranç takımı
gönderilmesini istemesi ve 1922-1923’te Moskova Satranç Topluluğu’nun başkanı
olarak seçilmesi, onun satranca ne kadar bağlı olduğunu gösteriyor. Anlatılanlara göre Lenin, mektuplaşma yoluyla satranç oynamayı o kadar sevmiştir ki, çoğu zaman uykusunda sayıklayarak satranç oynarmış.

Hitler ve Lenin satranç oynarken.
Oldukça tuhaf görünen bir başka ilginç iddia da, 1909’da Hitler ve Lenin’in
yüz yüze satranç oynamasıdır. Şöyle ki, bu tarihte Viyana’da, siyasi
tartışmaların yapıldığı tanınmış bir Yahudi ailesinin evinde, Hitler’in resim
öğretmeni Emma Löwenstein tarafından satranç oynarken portresi yapıldığı iddia
edilmiştir. O yıllarda Hitler’in Viyana’da ressamlık yaptığı, Lenin’in ise 1905
devriminin bastırılmasından sonra sürgünde olduğu iddia edilmektedir. 1909’da
Hitler 20, Lenin ise 39 yaşındaydı. Ancak bazı uzmanlara göre bu resim olayı,
bir fantezi ürününden başka bir şey değildir. Onlara göre Lenin, o sırada
Fransa’daydı ve o yıllarda Viyana’da olduğuna dair hiçbir kanıt yok.
Dolayısıyla yukarıda anlatılanlardan şu sonucu çıkarabiliriz: Satranç oyunu,
tarih boyunca bir dizi önde gelen devlet adamının favori oyunu olmuştur.
Yunis Kalilov,
Hukukçu.
Dipnotlar
[1] Bu hikayenin doğruluğu şüphelidir. Tarihi kaynaklarda Hârûn er-Reşîd’in
oğlu Abdullah el-Memûn’u halefi olarak seçmesinin ve daha sonra fikrini
değiştirmesinin ve beş yaşından küçük diğer oğlu el-Emîn’i 802 yılında halefi
olarak atamasının gerekçeleri farklı anlatılmaktadır.
[2] Timur satrancı hakkında daha fazla bilgi için bkz. https://en.wikipedia.org/wiki/Tamerlane_chess
Bu sayfa hakkında yorum ekle: